GüncelManşet

Amedli eğitim emekçisi Zorlu “Bu kentin dokusu biziz, emeği biz üretiyoruz”

Amed: Darbe girişimi ardından Cemaat’e yönelik gözaltı, baskın, kapatma, el koyma ve tutuklamaların belli bir doygunluk kazanmasıyla şimdi saldırılar devrimci, demokrat ve yurtseverlere yönelmeye başladı. Özellikle de 13 Şubat 2016’da yayımlanan başbakanlık genelgesi ile Eğitim-Sen’in de içinde bulunduğu legal olan kurumların marjinalize edilerek hedef tahtasına oturtulması sonrası  süreç adeta cadı avına dönüştü. Toplu gözaltı, katliam, imha derken 5 Eylül itibariyle KESK’e bağlı Eğitim-Sen’e üye 9 bin 628 eğitim emekçisi açığa alındı. 4 bin 318 öğretmenin açığa alındığı Amed’de,  Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Eş Başkanı Saliha Zorlu, “Bu kent bizim. Bu kentin dokusu biziz. Emeği biz üretiyoruz. Biz her yerdeyiz. Bu anlamıyla bizim buradan sökülüp atılmamız gerçekleşemez” dedi. Zorlu ile gerçekleştirdiğimiz röportaj şu şekilde:

– Öğretmenlere yönelik açığa alınmalar özellikle de T. Kürdistanı’nda gerçekleştirildi. Sizce bunun öğrencileriniz üzerindeki etkisi nasıl olacak?

– Bölgenin kültürünü demografisini çok iyi bilen insanlarız. Eğitim-Sen’de örgütlü olan arkadaşlarımızın hepsi aslında hem demokratik özleri hem de kültürel alt yapıları sayesinde bu toplumla ortaklaşmış bulunmakta. Eğitim-Sen olarak yıllardır laik, bilimsel bir eğitimden yana olduk. Çocuklarımızın yaşadıkları travmaları çok iyi biliyoruz. Bu travmaları gerçekten bu kültürün bağrından gelen öğretmenler olarak iyileştirici pozisyondayız. Yani bu toplumu tanımayanların gelip burada çocukların yaşadıkları travmaları derinleştirmesinden korkuyoruz.

– Eğitim-Sen olarak sürece ilişkin ne düşünüyorsunuz?

– Biz toplumun akciğerleri gibiyiz. Eğer toplum yönetimler düzeyinde nefes alamıyorsa halk STK’lar düzeyinde nefes almaya çalışır. Bu anlamıyla Eğitim-Sen’in hedef haline getirilmesi ve bertaraf edilmeye çalışılması, toplumun akciğerlerini de yok etmek demektir.

Burada süren savaş travmatik boyutta iz bıraktı. Bu izi yavaş yavaş iyileştirmenin çözümü diyalog yolunu tekrar oluşturmaktadır.

Biz hep şunu söyledik: Diyalog ve hukuku, bir zemin haline getirin. Hukuk zemininden çıkmak var olan hukuksuzlukları daha fazla derinleştirecektir. Hukuk zemininden uzaklaşmak demek zaten anlamaktan uzaklaşmış bir toplumu birbirinden iyice koparacaktır. Bu anlamıyla bu işin yürütücülerinin bu yanlıştan dönmesi gerektiğini düşünüyoruz.

– Bu hukuksuzluktan nasıl dönülebilir?

– Yapay bir kamuoyu oluşturulmaya, Eğitim-Sen’i kriminalize etmeye çalışıyorlar. Toplum dışı bırakmaya, marjanilize etmeye çalışıyorlar. Ancak biz şunu biliyoruz. En yakın çevremizden, kendi çevremizden bunu biliyoruz ki; kahvelerde, sokaklarda, evlerde her yerde Eğitim-Sen’li öğretmenlerin açığa alınması konuşuluyor. Ciddi bir travma yaşanıyor. İnsanlar kendileriyle diyalog halinde bir öğretmen istiyor. Yıllarca diyalogsuz kaldıkları devlet kurumlarıyla bir diyalog yakalamışken bundan vazgeçmek istemiyorlar. O yüzden de toplumun taleplerine kulak tıkamak yerine “Orada yaşanan nedir?”, “Halk Eğitim-Sen’li öğretmenleri neden bu kadar sahipleniyor?” diye düşünüp bu yanlıştan dönmeleri geriyor. Yoksa kriz ve kaos derinleşecek.

– Eğitim ve öğretimin engellenmesiyle krizin daha da derinleşeceğini ifade ediyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz?

– Oluşan kaos devlet geleneğinin sonucudur. Eğitim sistemi hep siyasi darbelere uğramış. Her gelen iktidar kendisine göre eğitimi şekillendirmeye çalışmış. Bugün de bunu yaşıyoruz. 2015-2016 eğitim ve öğretim yılında özellikle bölgemizde eğitim gerçekten yapılmaz durumdaydı. Hatta yapılamadı. Birçoğu resmi olarak ve onlardan daha fazlası fiili olarak kapatıldı. Birçok okulumuz yarım gün işler hale getirildi. Böylesi bir yılı geçirdikten sonra şunu fark ettik ki; çocukların ne kadar eğitim aldığı bunların umurlarında değil.

– Amed’de 4 bin 318 eğitimcinin açığa alınması bu durumu nasıl etkiler?

– Öncelik her zaman öğrencidir. Bizim çocuklarımızın çoğunun açıkça söylüyorum; okul tek sosyal alanıdır. Sosyalleşebildiği; evden çıkabildiği tek alandır. Burası yoksul bir kenttir. 4 bin 318 öğretmenin açığa alınması demek bu sayıyı 40’la çarparsanız o kadar öğrencinin evine geri dönmesi demektir. Yani öğrencinin eğitimden uzaklaşması ya da eğitiminin sekteye uğraması sıkıntı görmesi çocuklarda ciddi bir travmaya neden olacaktır. Bu ülkedeki insanlardan bir kere umudu aldılar. “Öğretmenlerimizi bu şekilde alıyorlar” algısı toplumda gelişirse ciddi bir kopuş yaşanacaktır.

– Son olarak belirtmek istediğiniz bir şey var mı?

– Biz bir emek örgütü olarak halkın nabzını tutan içinde yaşayan bireyler olarak şunu söyleyebiliriz; Bu kent bizim. Bu kentin dokusu biziz. Emeği biz üretiyoruz. Biz her yerdeyiz. Bu anlamıyla bizim buradan sökülüp atılmamız gerçekleşemez.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu