GüncelMakaleler

ANALİZ | İRAN “DİRENİŞ EKSENİ”NDE Mİ?

İran rejimini “direniş ekseni”nde tanımlayıp, onunla aramızda olan düşmanlık çizgisini silikleştirmeye izin verilmemelidir.

ABD emperyalizminin İran’ın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi öldürmesi çok çeşitli tepkilere neden oldu. Kuşkusuz ki ABD emperyalizminin bu saldırısı bölge dengeleri açısından son derece önemli bir gelişmedir. Önümüzdeki süreci etkileyecek yanlar barındırmaktadır. Bu nedenle önemlidir.

K. Süleymani’nin öldürülmesinin Türkiye’de de yankıları oldu. TC rejimi, genel geçer bir açıklama yaparak itidal çağrısında bulunurken, özellikle Sünni İslam çevrelerinde büyük bir sevinçle yaşandı. Kuşkusuz bu durum İslam dini içindeki mezhepçi yaklaşımın ürünüydü.

Ayrıca burjuva muhalefetin bir kısmı, saldırıyı kınadı. Ergenekon artığı faşist Vatan Partisi ise K. Süleymani’yi insanlığın şehidi ilan etti!

Dikkat çekici olan noktalarda biri bazı devrimci çevrelerin, kendisine sol diyen bazı anlayışların İran ve K. Süleymani’yi Ortadoğu’da ABD emperyalizmi karşıtı “Direniş Ekseni”nde tanımlamaları ve ona ilericilik rolü biçmeleri olmuştur. Anti ABD’ci olmakla anti-emperyalizmi karıştıran bu yaklaşımın üzerinde durmakta yarar vardır.

Bilineceği üzere K. Süleymani ve onun temsil ettiği İran rejimi, gerici molla bir rejimdir. Şiiliği kendine ideolojik referans alarak varlığını sürdürmektedir. Şiiliği sadece kendi topraklarında değil, Ortadoğu coğrafyasında da yayılmasının etkili bir aracı olarak kullanmaktadır.

Nitekim ABD emperyalizmi başta olmak üzere emperyalist güçlerin bölgeye yönelik silahlı müdahalesinden sonra (Irak ve Suriye işgalleri) İran da sıranın kendisine geleceğini ön görerek, bu işgallerde saf tuttu. Şiilik üzerinden referans alan bu saf tutmada, K. Süleymani’nin ve onun komuta ettiği Kudüs Gücü’nün önemli bir rolü olduğu iddia edilmektedir.

Bu anlamıyla K. Süleymani, bölgedeki emperyalist dalaşta, kendi temsil ettiği ülkenin çıkarlarını korudu ve gözetti. Irak’ta IŞİD’e karşı savaşta Haşdi Şabi’nin örgütlenmesi, Lübnan’da İsrail’e karşı direnişte Hizbullah’ın desteklenmesi, Filistin’de Sünni olmalarına rağmen Hamas ve İslami Cihad’ın İsrail karşıtlığı nedeniyle desteklenmesi, Suriye’de Esad rejimi’nin desteklenmesi, Yemen’de Suudi’lere karşı Husi’lerin desteklenmesi gibi pratiklere imza attı.

Burada önemli olan husus, İran rejiminin ABD emperyalizmi önderliğindeki emperyalist kampa karşı, Rus ve Çin emperyalistlerinin bulunduğu kampta saf tutması ve bölgedeki vekalet savaşlarında kendi gerici çıkarlarını gözetmesidir. Bu önemli ayrıntı gözden kaçırılmamalıdır.

Dolayısıyla İran rejiminin emperyalizmle bir sorunu yoktur. Onun sorunu ABD emperyalizmiyledir. Kendisi bulunduğu bölgede yayılmacı bir siyaset izleyen, güç olma politikası güden bir rejim anti-emperyalist olamaz. İran rejimi, bölgede ABD emperyalizminin yayılması ve nüfuz alanları kurmasının önünde bir engel olarak durmaktadır. Bu durum onu ilerici yapmamakta, çıkar dalaşında taraf yapmaktadır.

İran Molla rejimi kuşkusuz Şah rejimi gibi kukla bir yapıya sahip değildir. İran’ın sosyo-ekonomik dokusu emperyalist sisteme bağımlıdır. Bir veya birkaç emperyalist güçle ittifak halindedir. Özellikle 1979 sonrası Fransa, son dönem Çin ve Rus emperyalizmiyle geliştirdiği ilişkiler açıktır.

Her iki emperyalist güç de İran’ı Ortadoğu’daki çıkarlarının sıçrama tahtası olarak görmekte (ki Çin’in İran’daki artan yatırımları bunun en büyük kanıtıdır) ve bu durum rejimi bağımlı bir konuma sokmaktadır.

Dolayısıyla ABD emperyalizmi için bölgede İsrail neyse, Rus-Çin bloğu için İran odur. “Anti-emperyalist”, “direniş ekseni”nde olan bir ülkenin hiç yoktan devrimcilere, ulusal kurtuluş hareketlerine yaklaşımının düşmanca olmaması gerekir.

Hadi düşmanlığı geçelim nötr kalması, onlara yönelmemesi gerekir. İran rejiminin ilericilere, devrimcilere, komünistlere ve ulusal hareketlere (bu bağlamda Kürt ulusal hareketine) yaklaşımı ortadadır. Hem de tartışmaya yol açmayacak şekilde!

Devrimci Hareket İki Gerici Kamptan Birine Yedeklenmemeli!

Kuşkusuz devrimciler açısından ABD emperyalizmi ve onun temsil ettiği klik düşmandır. Doğal olarak esas tehdit budur ve darbe de ona (onun şahsında temsil eden kukla iktidarlara) vurulur.

Fakat bunu yaparken de bölgede kendi çıkarlarını önceleyen diğer emperyalist bloklara ve onlara dayanan gerici kliklere dikkat etmek gerekir. Bir gerici kliğe karşı mücadele diğer gerici kliğe sırtını dayayarak ya da onun kuyruğuna takılarak yapılamaz.

Bu konuda İbrahim Kaypakkaya’nın bir başka vesileyle de olsa ifade ettiği şu görüşleri son derece önemlidir: “Bir komünist hareket için elbette iki gerici klikten birini tercih etmek söz konusu olamaz. Komünist hareket, ikisini de düşman olarak görür; ikisini de devirmek için mücadele eder; ama bunlar arasındaki mücadeleye de gözlerini yummaz; bu boğuşmadan kendi hesabına azami derecede fayda sağlamak için, bunların birbirine göre durumunu iyi tespit eder, en gerici olanı tecrit eder, ilk ve en şiddetli saldırılarını ona yöneltir, bu arada diğer gerici kliğin mahiyetini teşhir etmekten, onunla kendi arasındaki düşmanlık çizgisini sıkı sıkıya muhafaza etmekten de geri kalmaz. Bilir ki, hakim sınıflar arasındaki bu boğuşma her an halka karşı bir birleşmeye dönüşebileceği gibi, bugün en gerici olan kliğin yerini, yarın diğeri de alabilir. Bu, gericiler arasında durmadan değişen güç dengesine, iktidara hangi kliğin hakim olduğuna, iktisadi ve siyasi buhranın mevcut olup olmamasına ve benzeri şartlara bağlıdır.” (İbrahim Kaypakkaya, Nisan Yayımcılık)

Yaklaşım yeterince açıktır. ABD emperyalizmine karşı olmak adına İran ve onun arkasındaki Rus ve Çin emperyalizminin yedeğine düşülmemelidir. Devrimciler bu iki kamp arasındaki mücadeleye dikkat etmeli, kendi aralarındaki boğuşmada halkların çıkarlarını göz etmelidirler.

Kuşkusuz ki bu durumda okun sivri ucu ABD emperyalizmine yöneltilmeli ancak İran rejimi ve onun arkasındaki diğer emperyalist kampa karşı da uyanık olunmalıdır.

ABD emperyalizminin Irak’a, Suriye’ye, İran’a ve Ortadoğu başta olmak üzere, dünyanın herhangi bir yerindeki emperyalist müdahalelerine hayır demek, karşı çıkmak gerekir. Bu türden gerici savaşlara ve haksız müdahalelere karşı muhatap olan rakip kliğinin arkasına yedeklenmeye hayır! Haksız savaşları önlemek ve bitirmek için devrimci iç savaşlara evet!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu