GüncelManşet

İBRAHİM KAYPAKKAYA | Çünkü 46 yıl önce geldi, isyan etti, 45 yıldır en büyük isyancı!

Kaypakkaya tam 46 yıl önce 24 Nisan’da gelmiş, isyancıların gemisini kurmuş, o geminin kaptanı olmuş ve ölümsüzleşmesinin üzerinden 45 sene geçmesine rağmen hem o isyancılar gemisi isyanla yol almaya devam etmiş hem de isyancıların kaptanı hekim sınıflara korku salmaya!

Nihat Behram’ın bugün attığı bir tweetle öğrendik ki, İbrahim Kaypakkaya’nın hayatını anlatan kitabı “Ser Vermeyen Bir Yiğit” yeniden yasaklanmış!

“15 yıl yargılanıp beraat eden, 25 yıldır serbest olan kitabım yine yasaklandı! Gel de isyan etme!” diye tweet atan Behram, yasaklamaya epey şaşırmış… Ancak bu yasak yeni değil ve Kaypakkaya’ya dönük bu yasaklamalar 25 yıl önceye de ait değil…

Aksine hep vardı, hala var ve hatta bugünlerde oldukça güncel…

Çok uzaklaşmaya, hatta geçen senelere falan da gitmeye gerek yok; çok yakın tarihten birkaç örnek verebiliriz:

Mesela Newroz’da (25 sene önceki değil, 2018 Newroz’unda) İstanbul ve İzmir’de miting alanına üzerinde Kaypakkaya’nın resimleri olan flamalar alınmadı. Hatta İstanbul Newroz’unda bir YDG’li Kaypakkaya’lı flama gerekçe gösterilerek gözaltına alındı, tutuklandı, Silivri Hapishanesi’nde…

Mesela Nisan 2016’da yapılan ve aralarında Özgür Gelecek muhabirlerinin de olduğu onlarca Partizan okuruna operasyonun gerekçeleri arasında 18 Mayıs anmalarına katılmak, yani 90 günlük işkence ile katledilen Kaypakkaya’yı anmak da vardı. Ve 12 Nisan’da (25 sene önceki değil, 2018’de) karara varan davada Partizan okurlarına 5 ila 8 yılları arasında değişen hapis cezaları verildi.

Yine 2015’te İstanbul Üniversitesi’nde YDG ve yurtsever gençlik tarafından düzenlenen 18 Mayıs anmasına açılan dava da 2018 yılının başlarında sonuçlanmış ve çok sayıda üniversite öğrencisine toplamda yüz yıla yakın bir oranda hapis cezası verilmişti.

Birazcık (ama çok değil) geriye gidelim; 2017 18 Mayıs’ında Kaypakkaya’nın mezarı başında yapılacak anmaya kardeşleri dahi alınmamış, İstanbul Kadıköy’de HDK, SMF ve Partizan tarafından düzenlenen anmaya polis saldırarak çok sayıda kişiyi gözaltına almış, gözaltına alınanlardan iki HDK üyesi Kaypakkaya’nın resmini taşıdıkları gerekçesiyle tutuklanarak 2 aylık bir tutsaklığın ardından serbest bırakılmışlardı.

Bu dava halen sürüyor… Ki 18 Mayıs anmaları daha kaç dava dosyasında devrimciler, yurtseverler, ilericiler için bir “delil” olacak; o hiç belli değil.

 

Peki neden?

Aslında birçok nedeni olsa da, en belirgin nedeni çok açık…

Evet, devlet özellikle 68 gençlik isyan kuşağından etkilenerek filizlenen, 72 silahlı devrimci çıkış ile boy veren, aralarında Kaypakkaya’nın da olduğu devrimci önderlerin hala halk gençliği içerisinde, toplumsal kesimler arasında boy vermesinden rahatsız…

Evet, bugün OHAL ve KHK’lerin gölgesinde sürdürülemez bir karanlığı derinleştiren; işçi ve emekçilere, Kürtlere, kadınlara, LGBTİ+’lara, çocuklara, Alevilere, Ermenilere düşman politikalarla ayakta durmaya çalışan sistem devrimciliği simgeleyen her şeye düşmanlık ediyor ve üstünü kapatmaya çalışıyor.

Ancak şunu unutmamak lazım ki, bunu Kaypakkaya’ya hep yaptı bu devlet!

Kaypakkaya bu ülkede, “Çözüm Süreci” denilen ve görece demokratik mücadele kanallarının daha fazla açıldığı bir dönemde bile Kaypakkaya hep yasaklı, Kaypakkaya’yı sahiplenenler, onun izinden yürüyenler hep suçlu ilan edildi!

İşte tam da bu yüzden yine Nihat Behram’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda yazar, Kaypakkaya ile ilgili yazılarını topladığı bir başka kitaba haklı bir tespit yaparak “Saklanmaya Çalışılan Meşale” adını vermişlerdi.

Onu saklamaya, mümkünse tarihin derinliklerinde yok etmeye, buna engel olmaya kalkışanlara gözdağı vermeye, hele de onun yolunu yolu bilenlere ise daha çok düşmanlık etmeye çalışıyorlardı; çünkü onun ortaya çıkardığı, sistematikleştirdiği, can verdiği bir komünist parti ve halk ordusu gerçekliği vardı.

Pratikleri, adımları daha başından TC faşizmi ile yenilgiye uğratılmaya çalışılsa da, o Paramazlardan, Marialardan, Mustafa Suphilerden sonra bu ülkede toprağın derinliklerine gömülmüş komünizm mücadelesini yeniden yeryüzüne çıkarmıştı bir kere…

Hem de tüm devrimcilerin Kemalizm’i ilerici gördüğü bir yerde “Kemalizm faşizmdir” diyecek bir cesaretle… Bugün hala tabu olan Ermeni katliamlarını dillendirip Kürt meselesi üzerinden ülkede ulusal bir sorun olduğunu yapacak açıklıkta… Hem de bunun hangi yol ve araçlarla yapılacağını belirleyen bir berraklıkta…

“Gel de isyan etme!” demiş ya Nihat Behram…

Kaypakkaya tam 46 yıl önce 24 Nisan’da gelmiş, isyancıların gemisini kurmuş, o geminin kaptanı olmuş ve ölümsüzleşmesinin üzerinden 45 sene geçmesine rağmen hem o isyancılar gemisi isyanla yol almaya devam etmiş hem de isyancıların kaptanı hekim sınıflara korku salmaya!

Varsın, o yasakları, bu isyancılar gemisindekilere bir armağan daha olsun, göğüslerinde bir nişan olarak dursun!

Gocunmayız!

 

Bir Partizan okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu