Kültür&Sanat

Amara belgeseli: Tarihe düşülen bir not mu? Popülarite kaygısı mı?

Devletin insanlara ağır acılar yaşattığı günlerden geçiyoruz. Aynı sokağın çocukları olduğumuz yoldaşlarımızı, siperdaşlarımızı, çocuklarımızı vuruyor ve aslında umudumuzu katletmeye çalışıyor. Elbette boyun eğdiremeyecekler bize ama kalbimizde büyük acılarla bakacağız bugünlerden sonra göğe…

Suruç şehitlerine dair bir belgesel gösterimi gerçekleştirildi geçtiğimiz günlerde. Kendisi de Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF)’nin “Beraber Savunduk, Beraber İnşa Edeceğiz” kampanyası dahilinde Pirsûs’a (Suruç) giden Garip Çelik’in katliam anına dair yaptığı çekimlerden hazırladığı “Amara-Suruç” belgeselinin İstanbul’da Kadıköy Theatron’da gösterimi yapıldı. Aynı gün içinde 5 seans şeklinde gerçekleştirilen gösterime ilgi yoğundu. Peki belgesel bu ilgiyi hak ediyor muydu?

33 dakikalık belgesel gösterimi 2 kez art arda izledim. Her ikisinde de gözyaşlarına boğuldum ve hıçkırmamak için ya elimi ya mendilimi ısırdım. Ama onları daha yakından tanıyanlar, katliamdan yaralı kurtulanlar arasında olanlar ise hıçkırıklarını tutamadılar. Hem o sırada hem sonrasında kafamda o kadar çok soru işareti oluştu ki, vicdanen kendimi rahatsız hissettim!

Bir belgeselin iyi olması, ne denli ağlattığı ile paralel mi? Bir katliamı anlatan bir belgeselden az da olsa teknik açıdan bir estetik beklemek vicdansızlık ve düşüncesizlik mi? Ve hepsinden önemlisi katliamda şehit düşenlerin politik kimlikleri ve amaçları bu belgeselde neden bu kadar silik?

Suruç Katliamı her birimiz için öyle bir yara ve hala sıcak ki, bugün sırf şehitlerimizin fotoğraflarını art arda sıralayan herhangi bir görsel bile bizi duygulandırmaya yeterken; “belgesel”, “tarihsel doküman” gibi iddialı isimlerle bir yapıma girişiliyorsa, bunun hakkını vermek gerekir. Ayrıca katliamın kendisinden bu kadar çok görüntüye yer vermek izleyiciye ne kazandırır diye düşünmek gerekir. Yalnızca hüzün ve yılgınlık yüklüyorsa orada bir yanlışlık var demektir. Ya bilinçli olarak kitleleri etkilemeye (tabii ki olumsuz yönde) dönük bir çaba söz konusudur ya da bilinçsiz bir şekilde elindeki tüm görüntüleri kullanma kaygısı…

Tüm bunlar bir kenara, elbette yönetmen kendisini geliştirir ve çok önemli eserlere imza atabilir, ancak bu belgeselde unuttuğu bir şey var: Bu SGDF kimdi, orada ne işi vardı ve bu belgeselin mesajı neydi? Kimi katliamdan kurtulanlara yer verilen bu belgeselde bu süreci esas örenlere yani SGDF’lilere neden yer verilmediği kafamızda ciddi soru işaretleri barındırırken, tarihe not düşmesi istenilen böylesi bir belgesel çalışmasının, belgesel yapan kişiye popülarite kazandırmasının yanı sıra bir mesajının da olması gerekmez mi? Bence gerekir!

 

Bir ÖG okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu