GüncelManşet

Bitmeyen yol haritaları ve son durum!

HDP heyetinin 29 Kasım’da Abdullah Öcalan’la yaptığı görüşme sonrası bir “müzakere taslağı” hazırlandığı bunun hükümet ve Kandil’le görüşüldükten sonra kamuoyuna açıklanacağı duyuruldu. Müzakere taslağının Öcalan’la devlet heyeti arasında yapılan görüşmelerin bir ürünü olduğuna dair genel kanaat tartışmaları olabildiğince canlı kılıyor.
Konuya dair gerek Kürt hareketi cephesinde gerekse de hükümet cephesinde birçok açıklama yapıldı.

Ahmet Davutoğlu süreçte sorumlu davranmak üzerine dersler verip iki şeye dikkat etmek gerektiğini söyledi. Birincisi; şiddet dilinden uzak durmaya, ikincisi ise medyanın önünde konuyla ilgili ve hükümet-HDP arasında konuşulmamış konuları (siz görüşmelerin içeriğinin gizli tutulması anlayın) tartışmamaya. Bu açıklamaların devlet nezdinde pratik karşılığı ise kitlelerin hiçbir şekilde sürece dahil edilmemesi ve sürecin kapalı devre devam etmesidir.
Kapalı devre görüşmelere devam mı? Şeffaflık mı?
A. Davutoğlu’nu bu uyarıya götüren açıklamalara kabaca bakmakta fayda var. A. Öcalan’la görüşmeleri sürdüren Sırrı Süreyya Önder müzakere taslağının içeriğine yönelik parça parça da olsa belli bilgileri basınla paylaştı.

HDP heyetinin Kandil’le görüşmesinden sonra ise müzakere taslağını kamuoyuna açıklayacaklarını ifade etti. Müzakere taslağında en popüler olan genel af, özerklik gibi meselelerin olup olmadığına dair sorulara “evet var” yanıtını verdi. Özerklik meselesine dair daha sonrasında “yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesi, yetkilerin genişletilmesi” gibi bir düzeltme yapma ihtiyacı da duyuldu.
Bu açıklamaya karşı konuyla ilgili hükümetin sorumlu bakanı Yalçın Akdoğan “Genel af, özerklik ve İmralı taslağı konuşulmadı” açıklaması yaparak Önder bir nevi yalanlandı. Ama bu yalanlama düşük profilli yapıldı. Devletin bu tarz yalanlamalarını bir nevi “tevil yoluyla ikrar” (ret ederken doğrulamak) gibi okumak gerekir. Ki bu konular konuşulmadıysa heyet hükümetle neyi konuşuyor sorusu da akıllarda asılı kalmaktadır.
PKK ve KCK ise taslağın arkasında kararlılıkla durduğunu ve üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getireceklerini açıklayıp, seçim öncesi bu taslağın büyük bir fırsat olduğunun altını çizdi. Yine KCK, 12 Aralık’ta yaptığı açıklamada eğer HDP heyeti 2 gün içinde İmralı’ya gönderilmezse müzakere taslağını açıklayacaklarını da duyurdu.
Şimdi yöntem olarak Kürt hareketi bir testten geçecek.

Önceki beyanlarda artık sürecin daha şeffaf olacağını, İmralı görüşmelerine dair kamuoyunun daha ayrıntılı bilgilendirileceği ifade edildi. Bu açıklamalar sonrası, uygulanması durumunda 4-5 ayda ulusal barış ve sorunun çözüleceğine dair iddialı bir taslağın oluştuğu bir görüşme gerçekleşti. Şimdi bu taslağın açıklanmasına dair bir testten geçilecek. Hükümetin kamuoyu önünde tartışılmaması tutumuna tavır alınıp alınamayacağı önemlidir. Özellikle devrimci ve demokrat kamuoyundan talep edilen desteğin ve çözüm taslağına dair zenginleştirilmesi talebinin karşılanması için artık yapılan tartışmaların, görüşmelerin içeriğinin kamuoyuna tüm yönleriyle deklare edilmesi ve açılması gerekmektedir. Bunun yanında devletin ve hükümetin tüm manipülasyonlarının boşa çıkarılması açısından da bu önemlidir. Kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeler devletin yoğun bir bilgi kirliliği yaratarak sürekli Kürt hareketini karalayıp şovenizmi körükleyen bir siyasal iklim yaratmasına neden olmaktadır. Kürt hareketinin bu sebeplerden dolayı taahhüdünü yerine getirerek devletin kapalı devre görüşmeleri yürütme isteğini ve buradan umduğu çıkarı boşa düşürmesi artık zorunluluk haline gelmiştir.
Tarihin Kürtlerden yana akışına vurulamayan ket!
A. Öcalan’ın hazırladığı müzakere taslağının yeni koşullarda ve şartlarda ortaya çıktığı görülmektedir. Özellikle Kürt sorununun aynı zamanda bölgesel bağlamlı gelişen karakteri dikkate alındığında yeni koşulların Kürtler lehine oluştuğunu söylemek mümkündür. Kobane direnişi ve elde ettiği başarı, bunun yanında Barzani ve Kürt ulusal hareketi arasındaki ulusal birlik bağlamlı yakınlaşma ve Kobane Serhildanı ve ortaya çıkardığı sonuçlar Kürt hareketinin lehine, TC’nin aleyhine olan koşulların varlığına en güçlü işaretlerdir.

Ki TC çözüm sürecine mahkum ve mecbur değiliz tehditlerinden kısa sürede A. Öcalan’la yoğun diyalog ve yeni bir müzakere taslağı oluşturma noktasına evrilmiştir. Tüm bu gelişmeler masada Kürt hareketinin elini güçlendirirken TC’yi barış ve çözüm sürecine mahkum ve mecbur kılmaktadır. A. Öcalan ellerinin ne denli güçlü olduğunu, Habur’da ve geri çekilmede güvence oluşturulmaksızın tek taraflı adımların atılmasına dair verdiği özeleştiride de görmek mümkün. Bu özeleştirinin politik muhtevasının masada Kürt hareketinin güçlü konumda olması olarak okumak gerekir.
Ancak devletin tüm bu mahkum ve mecbur konumuna rağmen pervasızlığı ve zaman kazanmaya dönük yaklaşımları bitmek bilmiyor. Yeni Güvenlik Yasası’yla genişletilen polisin silah kullanma yetkisi hiç zaman kaybetmeksizin Türkiye Kürdistanı’nda hayata geçmiş Amed’de Kadir Çakmak isimli genç katledilirken birçok yurtsever de silahla yaralanmıştır. Bunun yanında HDP’ye yönelik psikolojik baskı dozunu kaybetmeden sürmektedir.

Sadece bu değildir. Kendi siyasi krizlerini ve kapışmalarını Kürt sorununun üstünü örtmenin, gündemden düşürmenin aracı haline de getirmektedir. 14 Aralık’ta Gülen Cemaati’ne yönelik operasyonlar devletinde gündemini değiştirmiş, Kürt meselesinde başlatılacağı vurgulanan müzakereler gündemden düşürülmüştür. Artık deneyimle şunu biliyoruz ki; her gelişme Kürt meselesinde aynı zamanda zaman kazanma aracıdır. Bunun için bir gün bir saat bile oyalamak devletin bir alışkanlığı ve genel tutumu haline gelmiştir.
Stratejik barış çizgisinin zayıf karnı!
cözzüm süüreciKuşkusuz Kürt meselesi bağlamlı görüşmeler tüm hengameye rağmen kendi içinde yürümektedir. Ancak bu görüşmeler dahi bir çeşit zaman kazanmaya dönüşmektedir. Diğer yandan ise bitmeyen ama bir türlü gerçekleşmeyen vaatler dillendirilmektedir. Bülent Arınç bir izleme kurulu oluşturacaklarını dillendirirken, Y. Akdoğan seçimler öncesi sorunun çözümünde ilerleme kaydedileceğini ve herkesin beklemesini öneriyor.

Bekir Bozdağ hasta tutsaklar için artık sayısını kendisinin bile bilmediği yeni bir düzenleme yapacaklarını belirtiyor. Kürt meselesinin artık basit bir uzantısı bile olmayan bu meselelerin vaat olarak sunulması devletin ayak sürümede ne kadar kararlı olduğunun da işaretleri niteliğindedir.
A. Öcalan’ın 4-5 ayda çözümü üretir dediği taslağın tartışılması için henüz koşullar dahi oluşturulmamıştır. Her adımda bir kriz bir sorun çıkarmaktadır. Kah İmralı’ya sekretarya olarak gidecek yeni mahkumların kim olacağına itiraz edilmekte kah HDP heyetinin kimlerden oluşacağına dair yapay tartışmalar oluşturmakta, kah günü birlik gerginlikler çıkararak yapay polemikler yapılmakta kah dünde kalmış ama artık güne uymayan vaatler gündeme taşınmakta ve güncel olanın üstü örtülmektedir.

Bu durum TC için sürekli ve artık kararlı hale gelmiş adım atılmaksızın kazanılan zamana dönüşmüştür. Tüm bölgesel ve iç siyasi gelişmeler Kürtler lehine gelişirken devlet bu şekilde kendine zaman kazandırabilmektedir. Tam da yine A. Öcalan’ın hazırladığı ve devletin hazırlık aşamasında müzakere yaptığı bilinen “Barış ve Demokratik Müzakere Taslağı”na dair tavrını ifade etmemektedir. Bunu kendi içlerinde ne kadar tartışacakları ve ne tür itirazlar yapacakları ve bu itirazlarını nasıl bir takvimlendirmeyle çeşitli krizlere sokarak ilerletecekleri de bilinmemektedir. TC’nin resmi olarak müzakere yapmayı kabul etmesi ile bu sürecin yol boyunca ne tür sorunlarla karşılaşacağını, ne kadar durak yapıp geriye dönerek yeniden yol haritaları belirleneceği ise tam bir muammadır. Bu noktada TC’de Osmanlı’dan devralınan oyunların çokluğu düşünülürse gelişmelerin genel seyrine dair kanaat oluşturmakta hiç zor olmamaktadır.
Kürt hareketi her ne kadar her cepheden artık atılmayan adımlardan dolayı bıçağın kemiğe dayandığını ifade etse de bunun pratikte devletin kazanmaya çalıştığı zamana karşı bir karşılığı yoktur. Kürt hareketinin genel eğilimi ve stratejisinin “barış” eksenli olması hiç kuşkusuz TC’nin bu yöneliminde belirleyici bir faktör olmaktadır. Devlet, bu yönelime güvenerek hamlelerini yapmakta, vaatlerini eksik etmemekle birlikte sürekli bir oyalama ve süreci sulandırma yolunu seçmektedir.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu