DünyaGüncel

DÜNYA | Almanya’da Yükseltilen Faşizm

"Avrupa’da yükselen faşizm elbette ki Türkiye’deki artan faşizmle bir bağı var. Türkiye ve Kürdistanlı kesime yönelik gerçekleşen saldırılar, AKP-MHP faşizmin Almanya’da kolayca örgütlenebilmesinden kaynaklı"

Türkiye’de olduğu gibi Avrupa’da da yurtsever ve devrimci demokrat kesimlere yönelik yükselen bir baskı ve katliam hazırlıkları var. Artan bu baskı, devrimci ve yurtseverlerin olduğu her yere doğru genişletilmektedir.

ABD’de boğularak öldürülen Siyahi George Floyd, Türkiye’de HDP İzmir il binasında katledilen Deniz Poyraz, Almanya’da Hanau’da katledilen 9 genç ya da kendi evinin avlusunda faşist çete tarafından darp edilen Erk Acarer, kapitalist sistemin ilerici kesime yönelik körüklediği nefret saldırılarının görünür olduğu yer olmuştur. Kapitalizmin, ezilen halk yığınları üzerinde kullandığı faşizm, 1920’lerde İtalya’da Mussolini’yle, İspanya’da Franko’yla, Almanya’da Hitler’le veya coğrafyamızda Mustafa Kemal’le isimleşti.

Günümüze kadar devam eden bu faşizan politika kendini artık eskisinden daha çok kamufle ediyor.

AKP-MHP faşizminin Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerine kadar uzanan yer altı örgütlenmeleri bu bağlamda en somut örnektir.

Geçen yılın Kasım ayında Almanya Federal Meclis, CDU/CSU, SPD, FDP ve Bündnis 90/Die Grünen (Birlik 90/Yeşiller) meclis gruplarının sözde ülkücü hareketine karşı mücadele çağrısında bulunan bir önergesini onayladı. Daha çok “Bozkurtlar” olarak bilinen bu Türk-faşist hareketin dernek kurma yasağı da incelenmelidir. Berlin’deki Amerikan Yahudi Komitesi (AJC) “Almanya’da Türk Sağcı Aşırıcılığı- Bozkurtlar” adlı bir çalışma hazırladı.

Yeşiller Partisi’nden Cem Özdemir’in 27 Nisan’da Berlin’de sunduğu çalışmanın amacı, daha geniş bir toplumsal tartışma başlatmak ve güvenlik makamlarını harekete geçmeye çağırmaktı. AJC Berlin direktörü Rembko Leemhuis, soruşturmanın sonuçlarını sunarken, “Çünkü bariz tehlikeye rağmen, bozkurtlara karşı büyük baskı önlemleri maalesef büyük ölçüde gerçekleşmedi,” dedi. Çalışmanın yazarı, siyaset ve eğitim bilimci Kemal Bozay, uzun süredir konunun uzmanı olarak, “bozkurtların” tarihi, düşüncesi, sembolizmi ve yapısı hakkında kısa ama sağlam bir genel bakış sundu.

Bozay, milliyetçiliklerini dinle ilişkilendirmede ne kadar başarılı olurlarsa, siyasetleri için o kadar fazla hareket alanı kazandıklarını yazıyor. Faşist MHP ile ittifaka giren Recep Tayyip Erdoğan’ın İslamcı iktidar partisi AKP’nin birçok destekçisi ülkücü düşüncesini paylaşıyor. Federal Almanya Cumhuriyeti’nde bunlar, tahmini 18.500 üyesiyle en güçlü faşist hareketlerden birini temsil ediyordu. Ülkücüler, cami ve derneklerinde, ayrıca rock kulüplerinde veya sosyal ağlar ve müzik konserleri aracılığıyla birbirine bağlı kalıp örgütleniyor.

Bozay, Almanya’daki Türk kökenli gençler için Bozkurtların bariz çekiciliğini kendini etkinleştirme ve izole etme dinamiğiyle haklı çıkarıyor. Bunun hem ev sahibi toplum tarafından marjinalleşme ve dışlanma da hem de Türk sağ partilerinin siyasi amaçları için kullandıkları etnik-dini çatışmaların Türkiye’den aktarılmasında nedenleri vardır.

Ne yazık ki Bozay, “Bozkurtlar” ile Alman ve Türk gizli servisleri arasındaki bağlantılar konusunda sessiz kaldığında daha önceki yayınlarında edindiği bilgilerin gerisinde kalıyor. 1988’de ölen eski Bavyera Başbakanı ve CSU Başkanı Franz Josef Strauss ile MHP lideri Alparslan Türkeş arasında Mart 1978’de Strauss’un “Almanya’da Bozkurtlar için olumlu bir psikolojik iklim yaratılacağının” sözünü verdiği bir görüşmeden söz ediliyor. Öte yandan, MHP’nin yabancı bir derneği olarak Türkiye Federasyonu’nun kurulması sırasında, Anayasa’nın korunmasının Türk faşistlerine işçi göçü içindeki sol hareketlere karşı bir ağırlık olarak lojistik destek sağladığından bahsedilmiyor. Geçen yıl Alman hükümeti tarafından “Die Linke” meclis grubunun talebi üzerine kabul edilen “Bozkurtlar” ile Türk gizli servisi MİT arasındaki bağlantılar da çalışmada kör bir nokta. Faşistler, Erdoğan’ı eleştirenler için özellikle tehlikelidir, muhalefetten gelen mültecilerin yanı sıra Kürtler, Devrimci ve genel olarak Aleviler Almanya’da da yine takip edilmektedir.

Örneğin 5 Ocak 1980’de Berlin-Kreuzberg’de katledilen sendikacı Celalettin Kesim’in söylediği gibi, “bozkurtların” sol bir gruba yaptığı bıçaklı saldırıda “cepheler arasında kalmadı” aksine, saldırının tanıklarının teyit ettiği gibi, bu, Türkiye Komünist Partisi’nin Berlin’deki tanınmış bir temsilcisi olan Kesim’e yönelik bir hedefli saldırıydı. Almanya’da yasaklanan PKK’nin kurucularından Sakine Cansız ve yoldaşlarının 2013’te Paris’te katledilmesi de bir MİT ajanı tarafından işlendi. O MİT ajanı da daha önce Bavyera’daki Bozkurtların arasından seçilerek işe alınmıştı. Birçok anlamda bilgilendirici olan çalışma, bu tür eksiklikleri muhtemelen Siyonist ve anti-komünist yönelimli AJC’nin siyasi yöneliminin dikkate alınmasından kaynaklanmaktadır.

Alman emperyalizmi coğrafyasında yükselen antifaşist-komünist cepheyi bastırabilmek için elinden geleni yapmaya hazır ve bundan dolayı AKP-MHP faşizmi ile derin bir şekilde çalışmaktadır. Avrupa’da yapılan eylemlerde günbegün artan saldırılar da bunun en somut örneğidir.

Viyana da saldırıya uğrayan ve ateşe verilmeye çalışılan ATİF derneği, Almanya’daki eylemlere bıçaklı saldırılar, Can Dündar ve Erk Acarer gibi gazetecilere sürekli yağan ölüm tehditleri veya Hanau’da gerçekleştirilen ırkçı katliam, bunların hepsinin de son süreçte ciddi bir yükseliş yaşaması, Avrupa’da yükselen faşizmin ve katliam hazırlıklarının belirtileridir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu