GüncelManşet

FEHİM IŞIK | Irak seçimleri, Kürtlerin yiten kazanımları, umutlar

ABD’nin Irak seçimleri sonrasında tutumu ne olur bilmiyoruz. Falcı değiliz. Ancak Irak Kürdistanı’nda seçim döneminde dillendirilen bu iddiaların karşılığının olmadığını söyleyebiliriz. ABD, Irak’ın bütününde hakimiyet kurmak için seçimden birinci çıkarıp hükümeti ve devleti teslim etmeye niyetlendiği bir lideri zayıflatacak bir çabaya, seçimden sonra niye yönelsin? 

Kürdistan Bölgesi’nin Irak Anayasası ile tanımlanmış resmi sınırları başkent Erbil ile Duhok ve Süleymaniye vilayetlerinden oluşuyor. 2014 yılında IŞİD’in Musul’u işgal etmesinden sonra bu durum değişmişti. Kerkük, Şengal, Xanekin ve Mendelin gibi ihtilaflı kent ve kasabalar, fiili olarak Kürdistan peşmergelerinin denetimine geçmişti. Geçtiğimiz yıl yapılan bağımsızlık referandumu sonrasında durum değişti.

Yüzde 92 ile bağımsızlığı onaylayan Kürtler, 2014’te fiili olarak yönetmeye başladıkları tüm ihtilaflı kent ve kasabaların yönetimini referandumdaki yüksek katılım ve başarıya rağmen kaybettiler. Geçtiğimiz yılın 16 Ekim’inde Irak ordusu ile İran destekli Haşdi Şabi milisleri, bu kent ve kasabalara ciddi bir direniş ile karşılaşmadan girdi.

Irak Anayasası’nın 140. maddesi gereğince bir zorunluluk olduğu halde 2005’ten bu yana yapılmayıp her seferinde ertelenen ihtilaflı bölgelerin hangi federal bölgeye bağlanacağını öngören referandum, IŞİD’in Musul işgali ile fiili olarak çözülmüştü. Ancak bölgedeki Kürt siyasi partilerinin basiretsizliği, bu fiili durumu 3 yıl sonra tersine çevirdi.

İran’ın giderek Irak’ı daha fazla etkisi altına alması karşısında ABD’nin elindeki tek koz olan Abadi’nin liderliğini güçlendiren işgal harekâtına, ABD bu nedenle destek verdi. Kabul etmek gerekir ki Kürt siyasi partilerinin iç dağınıklığı ve Abadi ile alttan alta yürütülen kirli pazarlıklar da bu desteğin yolunu açtı. İran ve Türkiye’nin Kürtlerin statüko sahibi olmasını önleme yolundaki çabaları da kirli pazarlıklar ve ABD’nin ince hesaplarıyla bir araya gelince, Kürdistan Bölgesi 1991’den bu yana en ciddi, en yaralayıcı kaybını yaşadı.

Kürt siyasi partileri, Irak’ta önümüzdeki ay yapılacak genel seçimler ile bu kayıplarını en aza indirmeyi, yeni kazanımlar elde etmeyi amaçlıyorlar. Kendi içlerinde ciddi bir birlik oluşturmamalarına rağmen, seçim çalışmalarında ağırlıkla bunu propaganda ediyorlar.

Irak Anayasası’nın tanımladığı Kürdistan Bölgesi, 44’ü Kürtlere 2’si azınlıklara ait olmak üzere toplam 46 sandalye ile Irak Parlamentosu’nda temsil ediliyor. Süleymaniye’de azınlıklara ayrılan sandalye yok. Duhok ve Erbil’e ayrılan sandalyelerden ise 2’si Hıristiyanların kontenjanı…

Resmiyetteki durum bu olsa da şimdiye kadar yapılan seçimlerin neredeyse tamamında, Kürtler resmi sınırları dışından da Irak Parlamentosu’na temsilci gönderebildiler. Irak parlamentosuna Kürtlerin en çok temsilci gönderdiği vilayetlerin başında Kerkük geliyor. Bu vilayetten her seferinde en az 8 vekil Kürtlerin listesinden Irak parlamentosuna seçildi. Hakeza Diyala ve Musul vilayetlerinden de Kürtler her seçimde merkezi parlamentoya temsilci gönderebildiler.

Son yapılan 2014 genel seçiminde bir başka dikkat çeken nokta daha var. Kürtler 2014’te, Kerkük ve diğer ihtilaflı bölgelerde gözle görülür oy artışı sonrasında parlamentoya 66 temsilci ile gittiler; oylarını da toplamda yüzde 20 civarında artırdılar. Yine hatırlatmakta yarar var; daha önceki seçimlerde “Kürdistan Listesi” adı altında bir araya gelen ve tek liste oluşturan Kürt siyasi partileri, 2014 genel seçimlerine seçimlere tek liste ile katılmamışlardı. Buna rağmen toplamdaki oylarını ve Irak parlamentosundaki vekil sayılarını artırdılar. Elbet bu durumda konjonktürün Kürtler lehine olmasının ve bağımsızlığın güçlü bir şekilde dillendirilmesinin de etkileri var.

2018 Irak genel seçimlerine Kürt siyasi partileri tek liste ile girmiyorlar. Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu Kürdistan Bölgesi Ofisi Başkanı Mezın Abdulkadir’in açıklamasına göre Kürtler, 19’u siyasi parti, 4’ü ortak liste ve 2’si bağımsız aday olmak üzere toplam 25 farklı liste ile seçime katılacak.

Kerkük’te durum farklı. Kürdistan Bölgesi’ne dahil olmayan Kerkük vilayetinde kısmi ortaklıklar var. Goran Hareketi, Komelayi İslami ve geçtiğimiz yıl Kürdistan Yurtseverler Birliği’nden (KYB) ayrılarak seçimlere bağımsız katılacağını açıklayan Behram Salih’in liderliğindeki Demokrasi ve Adalet İçin Koalisyon grubu Kerkük’te seçimlere ortak katılıyor. Kerkük’ün iddialı grubu KYB seçimlere Kerkük’te ayrı listeyle katılırken Kerkük’ün işgal altında olduğunu belirten Kürdistan Demokrat Partisi, Kerkük’te seçimlere katılmayarak boykot ediyor.

Kerkük’ün Haşdi Şabi ile Irak ordusunun denetimine geçmesinden sonra yapılacak seçimde nasıl bir sonuçla karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Ayrı listelerle seçime giren Kürtler iddialı ve eskisinden daha fazla temsilciyi Irak parlamentosuna göndereceklerini propaganda ediyorlar. Ancak Kerkük dışındaki diğer ihtilaflı bölgelere ilişkin aynı temenniyi dillendirmek mümkün değil. Hakeza Kerkük ve Musul’da da durum -pompalanan tüm umutlara rağmen- Kürtlerin aleyhine dönebilir. Öyle ki bunu Abadi’yi pek hazzetmeyenler bile görüyor. Bu çevreler, ihtilaflı bölgelerin gözle görülür kısmında Abadi’nin seçimlerden daha güçlü çıkacağı yönünde bir inanca sahip.

Musul vilayetine gelince; bu vilayetin neredeyse yüzde 30’u Kürt. Geçtiğimiz seçimlerde bu vilayetten ağırlıkla KDP Irak parlamentosuna temsilci gönderebiliyordu. Ancak bu seçimlere Musul, korkunç bir demografik değişiklik ile giriyor. Musul vilayetinden çokça Sünni Arap da, Kürtler, Ezidiler, Şii ve Sünni Türkmenler de kaçmak zorunda kaldı. Bunların önemli bir bölümü yerlerine geri dönmüş değil.

Şu da bir gerçek ki bu vilayette esemesi okunmayan Şii Araplar en azından seçim sonucunu etkileyecek bir biçimde, özellikle de askeri olarak artık etkin durumdalar. Bu askeri etkinliğin Abadi’nin işine yarayacağı ve Musul’dan da güçlenerek çıkacağı yönünde görüşler Irak basınına yansıyor.

Irak’ta seçimler karmaşık bir dönemde yapılıyor. ABD, açık bir biçimde Abadi’yi destekliyor. ABD, eski Başbakan Nuri Maliki gibi İrancı bir lider yerine Abadi’yi destekleyerek Irak’ı İran’ın etkisinden çıkarmak, İran yanlısı Şiileri zayıflatmak amacında.

Seçimlere endeksli olarak tartışılan başka konulara da dikkat çekmek gerekir.

ABD’nin seçimden sonra Irak Kürtleriyle arayı düzeltmek için adımlar atacağı ve Kerkük’ün yeniden Kürtlerin denetimine geçmesi için girişimlerde bulunacağını iddia edenler var. Özellikle KYB’ye yakın bazı kaynakların dile getirdiği bu iddiayı, Kerkük’ün ABD destekli bir askeri harekat sonrasında yeniden Kürtlerin denetimine alınacağı ve Kürdistan Bölgesi’ne bağlanacağı biçiminde propaganda ederek yayanlar da az değil. Bu iddia ile paralel, ABD’nin Kürdistan Bölgesi’ne askeri teçhizat ve silah sevkiyatı yaptığı da konuşuluyor.

ABD’nin Suriye’ye dönük saldırı sonrasında her iki ülkede de Kürtler ile ortaklığı büyüteceği, bir araya gelecek olan Kürtlerin kazanımları üzerinden bölge hakimiyetini güçlendireceği de bugünlerde Irak Kürdistanı’nda çokça propaganda ediliyor.

ABD’nin Irak seçimleri sonrasında tutumu ne olur bilmiyoruz. Falcı değiliz. Ancak Irak Kürdistanı’nda seçim döneminde dillendirilen bu iddiaların karşılığının olmadığını söyleyebiliriz. ABD, Irak’ın bütününde hakimiyet kurmak için seçimden birinci çıkarıp hükümeti ve devleti teslim etmeye niyetlendiği bir lideri zayıflatacak bir çabaya, seçimden sonra niye yönelsin?

ABD’nin Abadi hesapları tutarsa, yapacağı tek şey var o da Irak merkezi hükümeti ile Kürdistan hükümeti arasındaki sorunların çözümünde, ekonomik ihtilafların giderilmesinde arabulucu olmak, Kerkük’ün merkezi hükümetten bağımsız davranmayacak bir ortaklık üzerinden yönetilmesini sağlamak olur.

Bunları yazarken bir realiteyi daha belirtip bitirelim.

Irak Kürdistanı’nda seçimler arifesinde konuşulan –yalan doğru– çokça şey var. Birincisi, bu konuşulanların önemli bölümü halkın sandıklara gitmedeki umutsuzluğunu kırmak ve seçimlerle birlikte yeni kazanımların olacağına ilişkin Kürtleri inandırmaktır. Yani söylentiler, seçime ilgiyi artırmak için motive aracı olarak kullanılıyor ki anlaşılır bir durumdur. Ancak ikincisi ve en önemlisi bir türlü sağlanamayan özgüven eksikliğinin bu söylentilerle birlikte dışa vurumudur.

Bağımsızlık referandumu ile ciddi bir özgüven dalgası yakalayıp bunu önceki seçimlerde sandıklara yansıtanlar, Kerkük’le birlikte ciddi bir yıkımın eşiğine geldiler. Bu yıkımı kıracak bir ortaklık geliştirip tüm dünyaya yekvücut olduklarını göstermek yerine bu tür söylentiler üzerinden siyaset yapmalarının bir diğer nedeni de hiç kuşkusuz özgüven eksikliğidir. Kürt siyasi partileri, özellikle de KYB ve KDP, seçmenlere özgüven aşılamak yerine ‘Destek verin, ABD arkamızda, her şey tersine dönecek’ diyor.

Özcesi, Irak seçimlerine Kürtler eskiye kıyasla daha görünür biçimde asılmış. Sorunların seçim sonrasında değişeceğine dair ciddi umutlar da yayılıyor. Yine de belirtelim ki ufukta özgüven eksikliğini aşacak bir tablo görünmüyor. Seçime girilirken özgüveni özgüce dayalı olarak geliştirmek, etkili bir birlik ile dünyayı etkilemek yerine ne yazık ki Abadi’nin kazanması ve ABD’nin desteğiyle kaybedilenlerin yeniden geri alınacağı gibi hayali umutlar Kürtlere aşılanıyor.

Kaynak: Artı gerçek. 16 Nisan 2018

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu