Güncel

HDP Eş Genel Başkanları: Bu davanın savcısı AKP, avukatı halktır

HDP Eş Genel Başkanları Buldan ve Sancar, kapatma davasına ilişkin konuşarak, “Bu davanın esas savcısı iktidardır bu davanın avukatı da halkın kendisidir” dedi

Halkların Demokratik Partisi (HDP), İstanbul Taksim’de bulunan bir otelde kapatma davasıyla ilgili hukukçularla bir araya geldi.

HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu tarafından düzenlenen ve Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ile Mithat Sancar’ın katıldığı toplantıya, Asrın Hukuk Bürosu, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski Yargıcı Rıza Türmen, Kobanê Davası kapsamında yargılanan siyasetçilerin avukatları ile çok sayıda hukukçu katıldı.

Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) Genel Başkan Yardımcısı Avukat Reyhan Yalçındağ, avukat Turgut Kazan ve kimi avukatlar ise toplantıya online katıldı.

‘Tarihi bir dava’

Açılış konuşmasını yapan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, toplantının özellikle bu dönemde yapılmasının önemli olduğunu vurgulayarak, “Kapatma davasıyla saldırıların üst düzeyde yürütüldüğü bir dönemde bu buluşmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Zor ve sancılı bir dönemden geçiyoruz. HDP’ye yapılan saldırıların özellikle kapatma davasıyla birlikte hızlı bir şekilde devam ettiğini ifade edebiliriz. Bu davanın tarihi bir dava olduğunu da belirtmek lazım. Bu tarihi davada hukukçu arkadaşlarımızın, yani sizlerin bizlere sunacağı öneri ve değerlendirmelerin büyük katkısı olacağını belirtmek isterim. Geçmişte çokça yaşadığımız bir mesele; parti kapatmalar. Bu gelenekten gelen bir partinin mensupları olarak hepimiz bu tür durumları, bu süreçleri çokça yaşadık. Parti kapatmaların özellikle Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda büyük bir yara olduğunu ifade etmek isterim. Kapatma davası, Türkiye’nin demokrasisine ve geleceğine hiçbir fayda olmayacaktır. Bu dava siyasi bir dava ama hukuken de çok şey yapılacağını biliyoruz. Birlikte neler yapabiliriz bu partinin kapanmaması için hangi yollara başvurabiliriz bunu tartışacağız” dedi.

‘Topluma şantaj diliyle bir politika yürüttüler’

Ardından HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da, siyasi bir davayla karşı karşıya olduklarının altını çizerek, “Kapatma davası bir siyasi dava, bunu biliyoruz ve baştan beri söylüyoruz. HDP’ye karşı yürütülen yargısal operasyonların hiçbirinin hukuki olmadığı, uluslararası yargı da defalarca kayıtlara geçti. Esasen kapatma davası öncesi, yürütülen kampanya hepimizin hafızasında canlı olarak duruyor. İktidarın sözcüleri ve özellikle küçük ortak, yoğun bir siyasi kampanya yürüttüğü, partimize karşı kapatma talebini her fırsatta onlar dile getirdiler. Sadece bir siyasi kampanya da yürütmedi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nı tehdit eden toplumuna şantaj diliyle bir politika yürüttüler” ifadelerini kullandı.

Kapatma davasının tehdit ve şantaj içeren bir kampanyaya dayandığını belirten Sancar, şöyle devam etti: “Anayasa Mahkemesi (AYM), kendisine iddianame geldikten sonraki ilk incelemede pek çok gerekçeyle iade edilmesine oybirliğiyle karar vermişti. Doğru bir karar vermişti. Çünkü iddianame derme çatma ve bir tür çöp bidonu şeklindeydi. Bu iddianamenin iade edilmesini o dönem ifade etmiştik neyse ki iade edildi. Ancak daha sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, eksikleri tamamladığını iddia ederek tekrar AYM’ye gönderdi. Dikkat edin; siyasi kampanya o aşamada da devam ediyor. Siyasi kampanyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından nasıl yürütüldüğüne dair en açık kanıt ise iddianamenin gönderildiği tarihin belirlenmesiydi. Başka hiç bir gün yokmuş gibi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı iddianameyi 7 Haziran günü AYM’ye ikinci kez gönderdi.

İkinci iddianamede, AYM’nin belirttiği hususların hiçbiri tatminkar bir şekilde düzeltilmiş değildir. AYM, iddianamede belirtilen hususlarla kapatma gerekçesiyle odak olma sebebi arasında bağlantı kurulmadığı belirtilmişti ilk kararında. Bu eksiklik olduğu gibi yerinde duruyor zaten, başka türlü olması da mümkün değil. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kullandığı gerekçeler ve ‘deliller’ partimizi kapatmayı gerektirecek ikna edici bir tablo sunamıyor. Böyle bir bağlantı kuramıyor, çünkü böyle bir tablo yok. HDP’nin bölücülük ve şiddetle suçlandığı bir iddianameyi hazırlamak mümkün değildir, böyle bir durum söz konusu değildir. HDP, Türkiye’de barış, demokrasi içinde yaşamayı en kararlı tarzda savunan partidir. Öte yandan tepeden tırnağa şiddete batmış bir sistemde, barışı ısrarla isteyen ve demokratik çözüm için her türlü sorumluluğu almaya hazır olduğunu belirten bir partidir.

‘Demokrasi güçleriyle birlikte yürütmek istiyoruz’

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının delil bulması mümkün değildir. Uydurduğu deliller ve gerekçeler de kimseyi ikna etmemelidir. AYM, bu iddianameyi ikinci kez temelden reddetmesi gerekiyordu, bunu yapsaydı tarihi bir fırsatı kullanmış olacaktı, bunu yapmadı ve tarihi bir fırsatı heba etmiş oldu. AYM, evrensel hukuk ilkeleri ve hatta yürürlükteki Anayasaya uygun davranarak bu dava tamamen gündemden çıkmalıydı ama yapmadı. Yapamadı mı bunu konuşacağız. Bu dava sadece HDP’ye açılmış bir dava değildir, bu dava Türkiye’de barış umuduna, özgürlük umuduna açılmış bir davadır. Bu dava sürecini sadece HDP’nin kedi başına yürütmesi söz konusu olamaz. Biz bu dava sürecini bütün demokrasi güçleriyle birlikte yürütmek istiyoruz. Bu toplantımızın amacı budur.

Davanın savcısı AKP

İlk buluşmayı Dersimde 3 gün önce gerçekleştirdik. Orada da Türkiye’nin dört bir tarafından gelen Alevi temsilcileri, kanaat önderleriyle buluştuk. Kendileriyle de dava sürecini konuştuk. Orada da belirtmiştik biz hem dava sürecini hem de sonuç ne olursa olsun davadan sonraki süreci de halkımızla birlikte yürütmek istiyoruz. Böylece Türkiye’de ki HDP’nin etrafından demokrasiye yönelen saldırıları hep birlikte göğüsleyip püskürtmek istiyoruz. Buna gücümüzün yettiğine inanıyoruz. Bu çürümüş, baştan aşağı kokuşmuş, düzenin her tarafı hukuksuzluk ve şiddet dolu sistemin durdurulabilmesi ve değiştirilmesi için ortak mücadeleye, demokrasi güçlerinin ortak mücadelesine ihtiyacımız vardır. Bu davanın esas savcısı iktidardır bu davanın avukatı da halkın kendisidir. Dolasıyla bu davayı boşa çıkaracak en önemli faktör toplumsal mücadeledir. Demokrasi güçlerinin ortak çalışması ve halkın HDP’yi sahiplenmesi ve sonuna kadar yaşatacağımızın kararını birlikte hayata geçirmesidir.

“O belgeyi tarihe kaydedeceğiz”

Bunu başaracağımıza dair en ufak bir tereddüt ve kuşku duymuyoruz. Hukuk mücadelesini de en güçlü şekilde yürütme kararındayız. İddianame çürük olabilir, çöp olabilir bizim savunmamız bu iddianameye karşı olmayacaktır. Bu iddianameyi çürütmek zor olmayacaktır. Sizlerle birlikte bu iddianameyi kısa sürede çürütebiliriz ama dava sürecinde yapacağımız savunmayı en güçlü şekilde hazırlamak istiyoruz. Çünkü burada yapacağımız savunma, Türkiye’de hukuk yoluyla demokrasi mücadelesinin temel belgelerinden biri olmalıdır. O belgeyi birlikte hazırlayacağız tarihe kaydedeceğiz. O belge sadece mahkeme salonunda olmayacak, tarihe yazılacak demokrasi mücadelesinin hukuk yoluyla nasıl yürüteceği gelecek kuşaklara miras olarak kalacaktır.

Son olarak bugüne gelirken AYM’nin bir sempozyumunda ya da panelde yaptığı konuşmada kullandığı cümleleri sizlerle paylaşmak istiyorum; uzun bir konuşma sadece bir paragrafı sizlerle paylaşmak istiyorum: ‘Unutmayalım ki fikri ve vicdanı hür olmayan hakim olamaz. Aklı ve vicdanını başkalarına kiralayan veya iradesine ipotek konmasına izin veren kişiden hakim olamaz. Hukuk devletinde uzaktan kumandalı yargı ya da yargıç düşünülemez.’ Çok doğru sözler, biz de katılıyoruz. Fakat maalesef ikinci iddianameyi incelerken bu görüşlere bağlı kalmadı AYM. Umarız ki nihai kararını verirken burada belirtilen fikirlere ilkelere bağlı kalırlar. Onları belki korkutacaklardır, belki sindirmek için kampanya yürüteceklerdir, AYM’de vicdanlı hakimler olduğu inancımı koruyorum. Onları cesaretlendirecek olanda bizatihi güçlü bir demokrasi mücadelesidir. Bu buluşma bütün bu amaçlara hizmet etmek için gerçekleştirilmiştir.” (Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu