GüncelManşet

Koşulları ve an’ı değerlendirmek olarak POLİTİKA -4-

Ortak düşmana karşı ortak mücadele verebilmek olarak politika

Bu son bölümünde ortak düşmana karşı birlikte hareket edebilme, ittifaklar oluşturma olarak politika ve doğru, etkili politika üretiminin örgüt üzerindeki etkisi üzerinde kısa bir şekilde duracağız. Bu iki başlık özellikle kolektifimizde son yaşanan kriz dolayısıyla ayrı bir yazı dizisinin konusu olarak ele alınmalıdır. Bu bölüm, buna giriş olarak değerlendirilebilir.

Uzlaşmalar, ittifaklar, ortak eylemlilikler politik bir öznenin savaşın her aşamasında karşısına çıkan ve ustaca değerlendirilmesi gereken pratik politik meselelerdir. Bu konularda soyut formüllerden hareket etmek, güç dengelerini göz ardı etmek, evrensel ilkelerden vs. söz etmek en büyük yanlıştır. Lenin “Ne Yapmalı?” eserinde burjuva demokrasisinden çeşitli akımlarla yapılan ittifaklar eleştirilince, geçici ittifakları yapmak için kendisine güvenmeyen ve bu ittifakları yapamayan bir siyasi partinin var olamayacağını belirtmiştir. (age, s. 23, 1998, Sol Yayınları) Hatırlanacağı üzere 1901-1902 yıllarında “burjuva liberalizminin siyasi önderi Struve” ile “uzun süreli olmasa da” resmi bir politik ittifak kurulmuştu. Lenin, uzlaşma, ittifak, ortak eylemlilik gibi meseleleri ortak düşmana karşı birlikte hareket etmek üzerinden değerlendirir: “Daha güçlü bir düşman, ancak bütün güçler harekete geçirilerek ve ancak, gerek düşmanlar arasındaki en küçük ‘çatlak’tan, çeşitli ülkelerin burjuvazileri arasındaki ve tek tek ülkelerin burjuvazisinin çeşitli grupları ve kesimleri arasındaki çıkar çelişkilerinden, gerekse de, geçici, yalpalayan, kararsız, güvenilmez ve koşullu bir müttefik de olsa (abç) kitleleri bir müttefik olarak kazanma olanağından mutlaka büyük bir özen, uyanıklık, ustalık ve akıllılıkla yararlanıldığında yenilgiye uğratılabilir. Bunu kavramayan Marksizm’den ve bir bütün olarak bilimsel, modern sosyalizmden de hiçbir şey anlamamıştır. Oldukça önemli bir zaman dilimi içinde, oldukça farklı siyasal durumlarda bu gerçeği hayata geçirebileceğini pratikte kanıtlamamış olan biri, tüm emekçi insanlığı sömürücülerden kurtarmak uğruna savaşında devrimci sınıfa yardımcı olmayı henüz öğrenememiş demektir.” (Lenin, S.E., c. 10, s. 127-128, İnter Yayınları)

İttifaklarda, uzlaşmalarda kesintisiz bir ideolojik/politik mücadele şarttır. Bununla birlikte eğer bunların sonucunda ortak düşmana karşı mücadelede başarı elde edilecekse, kitlelerle olan bağı güçlendirecek, yeni mevzilerin kazanılmasını sağlayacaksa bu adımların atılması doğrudur. Elbette ki bunları yapabilmek, “an”ı ve “koşulları” bu düzlemde değerlendirip, pratiğe geçmek büyük bir “özen, uyanıklık, ustalık ve akıllılık” gerektirmektedir. Yani iyi bir politik önderlik zorunludur. Politik önderlik, kendi görüş ve dileklerini gerçeğe dayatmasıyla değil, objektif koşulları en ince ayrıntısına kadar hesaplayabilmesiyle, her koşulda kitlelere ulaşabilmesiyle, sübjektif gücünü artırabilmesi ve düşmanı zayıflatmasıyla (ve en sonunda iktidarı elde edebilmesiyle) kendini gösterir. Siyasal yaşam, her dönem karmaşıktır ve pek çok çelişkiyi içerir. Dolayısıyla, olayların karmaşıklığı ve çok sayıda çelişkinin varlığı politika üretememeye ve bunun sonucunda bilinen limanlar olarak dogmatikleşmeye bahane olamaz. Böyle bir bahaneyi ancak politikayı, düz bir hatta ilerleyen, her şeye bir zamanlar belirlenmiş formüllerle hakim olabileceğini düşünenler haklı ve makul bulur.

(Doğru politika üretimi, KP’nin örgütsel olarak da sağlamlaşmasının temel koşullarındandır.)

 

Devrimci teori ve pratik, disiplinin teminatıdır

“Proletaryanın devrimci partisinin disiplini nasıl korunur? Nasıl denetlenir? Nasıl güçlendirilir? Birincisi, proleter öncünün sınıf bilinci ve devrime bağlılığı, dayanıklılığı, özverisi, kahramanlığıyla. İkincisi, en geniş emekçi kesimlerle, öncelikle proleter kitlelerle, ama proleter olmayan kitlelerle de bağ kurma, onlara ulaşma ve –dilerseniz- onlarla belli ölçüde kaynaşma becerisiyle.

Üçüncüsü, bu öncü tarafından hayata geçirilen politik önderliğin doğruluğuyla; geniş kitlelerin doğruluğundan kendi deneyimiyle emin olması koşuluyla politik strateji ve taktiğinin doğruluğuyla. Bu koşullar olmadan, görevi burjuvaziyi devirmek ve tüm toplumu yeniden biçimlendirmek olan gerçekten ileri sınıfın partisi olma yeteneğindeki bir devrimci partide disiplin sağlamak olanaksızdır. Bu koşullar olmadan, disiplin sağlama yönündeki bütün girişimler kaçınılmaz olarak bir hayal, bir safsata ve soytarılık olacaktır. Öte yandan bu koşullar birden ortaya çıkamaz. Ancak uzun çalışmalar ve çetin deneyimler sonucunda yaratılırlar; bu koşulların yaratılması, bir dogma olmayan, tersine gerçekten kitleleri içine alan ve gerçekten devrimci bir hareketin pratiğiyle sıkı bir bağ içinde son şeklini alan doğru devrimci teori tarafından kolaylaştırılır.” (Lenin, S.E. c. 10, s. 76)

Komünist parti, iktidar mücadelesi vermekte ve Demokratik Halk Devrimi hedeflemektedir. Böyle bir amaç, ancak sistemin bütün silahlarını alt edecek ideolojik, politik, askeri, kültürel, örgütsel yetkinlikte bir örgüt tarafından sağlanır. Bu örgüt de kendini merkeziyetçiliğin ifadesi olarak disipliniyle, kararlılığıyla, ortaklığıyla, kitlelerle bağını sürekli güçlendirmesi ve düşmanı zayıflatmasıyla ortaya koyar. Lenin’in ifadesine bakıldığında devrim amacı için bir araya gelmiş kadro ve militanları birbirine bağlayan disiplinin, burjuva partilerin ve askeriyenin “emir demiri keser” disiplininden ziyade, somut bir olguya amaç doğrultusunda yürüme kabiliyetini gösterebilmeye yani yoldaşlığa dayandığını görürüz. Yukarıda işlediğimiz gibi politika, kitlelere kendini inandırma ve kendi öncülüğünde savaştırabilmedir. Bunu yapamayan, “politik strateji ve taktiğin” doğruluğunu bırakalım, politikada donuklaşıp, an’a, koşullara, kitlelere kör olan bir KP’nin buna itiraz edilmeye başlandığında disiplini öne çıkarması, bunu bürokrasi ve yaptırımlarla yapabileceğini sanması, çeşitli tasfiyeleri geliştirerek örgütsel birliği sağlayacağına inanması –Lenin’in açık ifadeleriyle- “bir hayal, bir safsata ve soytarılık” olacaktır.

Kolektifimizin sadece bu süreci değil aslında Kaypakkaya’dan hemen sonra başlayarak defalarca bölünmesi, tasfiyelerin yaşanması, gelişen her itirazın “hizip”le yaftalanması artık “partimizin tarihi hizipler tarihidir” şeklinde ifadelendirilmeye varmasının bu yazdıklarımızla birebir ilgisi vardır. Aynı şey tekrar yaşanmıştır ve parti disiplini, parti anlayışı Leninist tarzda gerçekten oturmadığı müddetçe yani soyut, kutsallaştırılan, bürokratik bir disiplin anlayışından ziyade politik önderliğin görevlerini yerine getirmesinin getirdiği gönüllü bir sarsılmaz disiplin anlayışı oturmadıkça tekrar yaşanacaktır. Dolayısıyla an’da yoğunlaşılması gereken devrimci disiplinin yaşam bulması için gerekli koşulları oluşturmaktır. Tekrar pahasına yazarsak:

“bu koşulların yaratılması, bir dogma olmayan, tersine gerçekten kitleleri içine alan ve gerçekten devrimci bir hareketin pratiğiyle sıkı bir bağ içinde son şeklini alan doğru bir devrimci teori tarafından kolaylaştırılır.”

 

Yanlışlardan koparak ileri atılalım

Sadece kolektifimizin değil tüm TDH’nin, politik devrimciliği üretmesini engelleyen Marksizm’in tarihsel ilerlemeci anlayışından kopuşması ve “doğru bir devrimci teori”yi oluşturması zorunluluğu mevcuttur. Bunu yapamamak, sorunların yaratıldığı, ortaya çıktığı düzlemden kopuşamamak demektir.

Kolektifimiz, yaşadığı tıkanıklıklara çözümü hep “hizip” ilanları, tasfiyelerle bulmaya çalışmıştır. Fakat ne teorisine, ne politikasına, ne de örgütsel disiplinin işletiliş tarzına yoğunlaşmış ve bunların “doğru” olduğu üzerinden hareket etmiştir. Gelinen nokta bellidir. Karşılaşılan sorunların, eskinin tekrarı yöntemlerle, teoriyle vs. çözülemeyeceğini kabul etmek, atılacak olan en önemli adımlardan biri olacaktır.

Devrimci teoriye yoğunlaşmak, devrimci pratikle sıkı bir bağ içerisinde olmak demektir. Bizlerin ideolojik/teorik/ politik ve örgütsel olarak geri tutulan, kangrenleşen tüm yanlarımızla acımasızca hesaplaşmamız, KP’nin bu topraklarda ona yüklenen misyonunu yerine getirebilmesine olanak sağlayacaktır.

Üzerimizde düşen sorumlulukları yerine getirmek ve sağlam adımlarla yürümek zorundayız. Kadro ve militanlarımızın bu sorumlulukla, görevlerine, üretimlerine yüklenmeleri gereklidir. Kaypakkaya’nın mirası ancak böyle büyütülecek ve zafere ulaştırılacaktır. (Bitti)

 

Koşulları ve an’ı değerlendirmek olarak POLİTİKA -1-

Koşulları ve an’ı değerlendirmek olarak POLİTİKA -2-

Koşulları ve an’ı değerlendirmek olarak POLİTİKA -3-

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu