GüncelMakaleler

MAKALE | EL PENÇE “ATEŞKES” DİLENMEK!

TC faşizmi ancak ve ancak güçten anlamakta ve karşısında Rusya gibi emperyalist bir güç olduğunda ise el pençe divan durarak Moskova kapılarında ateşkes dilenmektedir.

5 Mart’ta Moskova’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında 6 saatlik bir görüşme gerçekleştirildi. Toplantı sonucunda taraflar, 2018 Soçi Mutabakatı’na ek protokol olarak sundukları 3 maddelik bir metni kamuoyuna açıkladılar ve bir ateşkes ilan edildiğini açıkladılar. Yaşanan durum ana akım Türk medyasında bir “zafer” havası içinde sunuldu. Ne var ki, kamuoyuna açıklanan mutabakat metni incelendiğinde bunun bir zaferden çok TC faşizminin İdlip’teki işgalci saldırılarını gemlemeye yönelik bir hamle olduğu anlaşılmaktadır.

Bu sürece gelmeden önce TC faşizminin bizzat R.T.E aracılığıyla dillendirdiği “rejimin Türk gözlem noktalarının arkasına çekilmesi” esip gürlemelerinin, içi boş tehditler olduğu anlaşıldı. Hatırlanırsa R.T.E. partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullanmıştı: “Rejim Soçi Mutabakatı sınırına çekilinceye kadar sorun çözülmez. İdlib’deki sorun çözülmedikçe ne buradan sınırlarımıza yönelen yeni kitlelerin ne de ülkemizdeki Suriyelilerin dönüşü mümkün olmayacaktır. İdlib’deki çözüm, rejimin saldırganlığının durdurulması ve anlaşmalardaki sınıra çekilmesi, aksi takdirde Şubat bitmeden bu işi yapacağız. Suriye’yi terör örgütlerinden ve rejimin zulmünden temizlemeden bize huzurla uyumak haramdır.” (15.02.20)

TC’nin ve R.T.E bu tehditlerine Rusya’nın yanıtı 27 Şubat’ta görüldü. TC faşizmi halen öldürülen asker sayısını açıklayabilmiş değil. Kendi basını aracılığıyla “rejime ne kadar zaiyat verdirdiklerini” propaganda etmektedirler. Bunun doğru olmadığını bile bile içte şovenizmi ve kuyruğu dik tutmak amaçlanmaktadır. Ancak gerçekler elbette farklıdır.

TC faşizminin bütün propaganda çabasına rağmen, açıklanan uzlaşma metni bırakalım rejimin gözlem noktalarının arkasına çekilmesini, şubat ayında çetelerden temizlediği bölgeleri elinde tutmasını ve M4 ve M5 karayollarının Suriye rejiminin denetimine girmesini kabul etmektedir. Üstüne üstlük TC faşizmi ve R.T.E, “zalim, diktatör, eli kanlı… Esed rejimini” artık Suriye Arap Cumhuriyeti olarak tanımaktadır.

İki dışişleri bakanı, Sergey Lavrov ve Mevlüt Çavuşoğlu tarafından Rusça ve Türkçe okunan uzlaşma metninin tam başlığı “İdlib gerginliği azaltma bölgesindeki durumun istikrarlaştırılmasına ilişkin muhtıraya ek protokol” olarak açıklandı. Aşağıda bu metni olduğu gibi aktarıyoruz:

“–Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu, Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki ateşkes rejiminin uygulanmasının garantörleri olarak (bundan sonra taraflar olarak anılacaktır),

– Suriye Arap Cumhuriyeti’nde Gerginliği Azaltma Bölgeleri Oluşturulmasına İlişkin 4 Mayıs 2017 tarihli Muhtıra ve İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesindeki Durumun İstikrarlaştırılmasına İlişkin 17 Eylül 2018 tarihli Muhtıra’yı hatırda tutarak,

– Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne olan kuvvetli taahhütlerini yineleyerek,

– Terörizmin tüm tezahürleriyle mücadele ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan tüm grupların ortadan kaldırılması yönündeki kararlılıklarını yinelerken, sivillerin ve sivil altyapının hedef alınmasının hiçbir şekilde mazur görülemeyeceğini kabul ederek,

– Suriye ihtilafının askeri çözümünün olamayacağının ve ihtilafın yalnızca Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, Birleşmiş Milletler’in kolaylaştırıcılığında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğinin altını çizerek,

– İnsani krizin daha da kötüleşmesinin önlenmesinin, sivillerin korunmasının, ihtiyaç sahibi tüm Suriyelilere önkoşulsuz ve ayrım gözetmeksizin koruma ve insani yardım sağlanmasının, keza ülke içinden yerinden edilmelerin önlenmesi ile mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilen kişilerin güvenli ve gönüllü olarak Suriye’deki asıl ikamet yerlerine geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasının önemini vurgulayarak,

– Aşağıdaki hususlarda mutabık kalmışlardır:

1- İdlib gerginliği azaltma bölgesindeki temas hattı boyunca tüm askeri faaliyetler 6 Mart 2020 tarihinde saat 00:01’den itibaren durdurulacaktır.

2- M4 karayolunun kuzeyinde 6 km ve güneyinde 6 km derinliğinde bir güvenli koridor tesis edilecektir. Güvenli koridorun işleyişine dair ayrıntılı esas ve usuller, Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu Savunma Bakanlıkları arasında 7 gün içinde kararlaştırılacaktır.

3- Türk-Rus ortak devriyeleri, 15 Mart 2020 tarihinde M4 karayolunun Trumba’dan (Serakib’in 2 km batısı) Ain-Al-Havr’a kadar olan kesimi boyunca başlatılacaktır.

İş bu Protokol, imzalandığı anda yürürlüğe girer.

– Türkçe, Rusça ve İngilizce üç örnek olarak ve eşit yasal geçerliliği olacak şekilde 5 Mart 2020 tarihinde Moskova’da imzalanmıştır.”

“Bahar Kalkanı” Yalan Oldu!

Açıklanan bu metin, TC faşizminin ve R.T.E’nin içine düşmüş olduğu durumun özetini oluşturmaktadır. Faşizmin bütün o kara propagandalarına, Suriye rejimine mühlet vermelerine, yeniden dillendirilen “Şam’da Cuma namazı kılma” hayallerine, “Şehitler tepesi boş kalmayacak” ajitasyonlarına yanıt vermektedir. TC faşizmi ancak ve ancak güçten anlamakta ve karşısında Rusya gibi emperyalist bir güç olduğunda ise el pençe divan durarak Moskova kapılarında ateşkes dilenmektedir.

Kuşkusuz ki varıldığı söylenen ateşkesin ömrü uzun olmayacaktır. Bir kez daha faşist TC’ye kurduğu ve her türlü lojistik destek verdiği cihatçı çetelere sahip çıkması, onları dizginlemesi gerektiği hatırlatılmıştır. Bunun ne kadar gerçekleşebilir olduğu tartışılmalıdır. Faşist TC, bölgede çeteleri alttan alta desteklemeyi sürdürecektir. Kısa bir çatışmasızlık halinden sonra da yaşanan durum kaldığı yerden devam edecektir.

Bu noktada asıl önemli olan, arka planda yapılan görüşme ve anlaşmalardır. Kuşatma altında kalan gözlem noktalarına dair anlaşma metninde hiçbir ifadenin bulunmaması, bu türden kamuoyuna açıklanmayan maddelerin olduğu kanısını güçlendirmektedir. Bu anlamda özellikle Rojava Kürdistanı’na yönelik saldırı ve işgal girişimlerinin gelişebileceğini akılda tutmak gerekir. Unutmamak gerekir ki faşist TC’nin Afrin işgali, Rusya’nın verdiği izin (hava sahasını açması) sayesinde olmuştur.

Bu arada Rusya’nın TC heyetini kabul ettiği salonda bulunan heykel ve resimlere olduğundan fazla anlam yükleyerek, tokalaşma-ayağına çağırma vb. üzerinden muhalefet yapmak, buradan çeşitli anlamlar çıkarmak doğru bir yaklaşım değildir. Gerçek olan, somut olan sahada askeri olarak yaşananlardır. İdlip’de askeri olarak “Bahar Kalkanı Harekatı” ilan ettiğini açıklayan TC faşizmi, kendi askerlerinin katledilmesinden sorumlu olduğu apaçık olan emperyalist bir gücün kapısına gidip kısa süreliğine de olsa “nefes almak” istemiştir. Gerçek olan budur.

Kısaca Rusya şu an ki koşullarda istediğini almış görünmektedir. Rusya çetelerden temizlediği yerleri resmiyete kavuşturmanın yanında, Rusya ve Suriye’nin “meşru güçler” olarak Suriye topraklarında “terörle mücadele”sine devam edileceğini açıklamıştır. Üstelik de bu açıklamayı cihatçı çetelerin bir numaralı destekçisi TC faşizmine onaylatmıştır. Faşizm askeri alanda olduğu gibi masada da kaybetmiştir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu