DünyaGüncel

UPOTUDAK: 19 Aralık katliamını ve direnişini unutturmayacağız!

UPOTUDAK, 19-22 Aralık hapishaneler katliamı ve direnişinin 22. yılına ilişkin açıklama yaptı.

Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Komitesi (UPOTUDAK), 19-22 Aralık hapishaneler katliamı ve direnişinin 22. yılına ilişkin yaptığı açıklamada, “19 Aralık katliamını ve direnişini unutmadık, unutturmayacağız!” dedi.

“TC tarihi toplumsal katliamlarla, imha ve yok sayma politikalarıyla yazılmıştır. Politik tutsaklar da bu katliamların en katmerlilerini yasayanlardandır”  ifadelerinin yer aldığı açıklamada, tüm politik tutsaklara özgürlük istendi.

19 Aralık’ta Ölüm Orucu ve Süresiz Açlık Grevi yıldönümünde tüm demokrasi güçlerini, Türkiye’deki politik tutsaklara yönelik sürdürülen saldırılara karşı ortak mücadele etmeye çağıran UPOTUDAK, bugün de politik tutaklara yönelik uygulamaya konulan izolasyon ve tecrit politikalarının en ağır şekilde devam ettiğine işaret etti.

UPOTUDAK’ın açıklamasının tamamı şu şekilde:

“Türk Devleti 19-22 Aralık 2000’de, yani bundan tam 22 yıl önce, 20 hapishaneye eş zamanlı olarak gerçekleştirdikleri kanlı operasyonda 28 politik tutsağı katlederken yüzlercesini de yaraladı. Faşist Türk devleti dönemin başbakanı Ecevit’in deyimiyle “Teröristleri kendi terörlerinden kurtarmak” amacıyla halkın ve devrimcilerin aklıyla dalga geçercesine “Hayata Dönüş” adını verdikleri bu kanlı operasyonla, katliamlar tarihine bir yenisini daha eklemiş oldu. Bu katliamla birlikte yıllardır üzerinde çalıştıkları F Tipi-hücre hapishanelere geçilmiş, tutsaklar tedavileri dahi yapılmadan bu hücrelere atılmıştı. F tiplerinin 2000 yılı itibariyle tekrar gündeme gelmesiyle birlikte, katliam öncesinde devrimci ve komünist tutsaklar açlık grevi ve ölüm orucu eylemi başlatarak bu saldırıyı püskürtmek için bedenlerini siper etmişlerdi.

Katliam öncesinde hapishane maketleri üzerinde uzun süre çalışma yaparlarken, Milli Güvenlik Kurulu eliyle Türk silahlı kuvvetleri tarafından binlerce asker, jandarma bu katliamda görevlendirilirken; her çeşit silah, gaz, bomba, kimyasal madde kullanıldı. En ince ayrıntısına kadar katliam planlanırken en önemli şeyi hesaba katmamışlardı; Devrimci ve Komünistlerin İradesi!

19 Aralık 2000 katliamı öncesinde de devlet, tutsakları teslim almak ve hücre tipi hapishaneleri açmak için defalarca deneme yapmıştı. Eskişehir’de 1991 ve 1996’da hücre tipi hapishane açılarak tutsaklar bu hapishaneye gönderilmiş ancak içerideki direniş ve dışarıdaki toplumsal muhalefet karşısında devlet her seferinde geri adım atmak zorunda kalmış ve Eskişehir Tabutluğu kapatılmıştı. Yine tutsakları teslim almak amacıyla, Amed, Buca, Ümraniye ve Ulucanlar hapishanelerinde katliamlar gerçekleştirilmiş, en son Burdur Hapishanesine yönelik saldırıda 19 Aralık katliamının provası yapılmıştır.

Tüm bu katliamlarında, 19 Aralık katliamının da doğrudan hedefi politik tutsaklar olsa da, ardından yatan esas hedef ezilen-sömürülen halktır ve korkularının kaynağı da halkın kendilerine yönelecek öfkesinden-isyanından duydukları korkudur. Nitekim 19 Aralık katliamının ve hazırlanan F tipi hücrelerinin devreye konulması, devrimcileri tecrit edip teslim alma ve aynı zamanda tüm ezilen halk kitlelerini hücreleştirmek, böylece emperyalist efendilerinin talimatlarını yerine getirebilmek için toplumu, halkı yeniden dizayn etme operasyonuydu. Yani katliam saldırısının hedefinde açık ve net olarak ezilen halk kitleleri vardı. Ki bu amaçlarını dönemin iktidar ortağı DSP’li Başbakan Ecevit şu sözleriyle daha katliamın ilk gününde itiraf etmişti: “Cezaevlerine hâkim olmazsak, IMF reçetelerini yaşama geçiremeyiz.” Bu itiraf hafızalarımızda taptaze duruyor.

Faşist TC ve onun efendileri “Hayata Dönüş” adını verdikleri katliamla F tiplerine götürüldüklerinden sonra tutsakları teslim alacaklarını, “örgütlerin baskısıyla” başladıklarını iddia ettikleri tutsakların Ölüm Orucu ve açlık grevlerini bırakacaklarını düşünüyorlardı. Tutsaklar ise; bu iddiayı, direnişlerine devam ederek, hatta ölüm orucu saflarına daha fazla tutsak katılarak yanıtladılar ve devleti bir kez daha yanılttılar. F Tipi hapishaneler bu tarihten bu yana yaşama geçirilmiş olsa da tutsaklar teslim alınamadı, devrimci iradenin hücrelere sığmadığı ve her koşulda direnişi örgütleyebildikleri tarihe not olarak düştü.

Bugün de politik tutaklara yönelik uygulamaya konulan izolasyon ve tecrit politikaları en ağır şekilde devam etmektedir. Mevcut iktidar da uygulamaya koyduğu görüş, kitap, dergi yasakları, hücrelere koydukları mobese kameraları, keyfi sürgün politikaları, hastaneye götürülmeme ve hasta tutsakların tedavisinin yapılmaması, infazı biten tutsakların serbest bırakılmaması gibi işkencelerle politik tutsaklara yönelik saldırılarını bir TC geleneği olarak sürdürüyor. Hapishanelerde bir yıl içinde yaklaşık 80 tutsak, hastalıkları tedavi edilmediği için bilinçli olarak ölüme terk edildi. Şu anda hapishanelerde 500’den fazlası ağır olmak üzere bin 600’den fazla hasta tutsak bulunmakta. Yani tutsaklara yönelik katliam politikası, her fırsat değerlendirilerek devam ettiriliyor.

TC tarihi toplumsal katliamlarla, imha ve yok sayma politikalarıyla yazılmıştır. Politik tutsaklar da bu katliamların en katmerlilerini yaşayanlardandır. Zira Osmanlı’dan devraldığı “kendinden olmayan”, “kendisine boyun eğmeyen” herkesi düşman olarak listeleyip imha etme politikası yürüten TC devleti; tek dil, tek din, tek mezhep, tek bayrak geleneğiyle işçi sınıfı ve ezilen tüm kesimlerin düşmanıdır. Ve tüm halk düşmanları gibi onlar da yenilmeye mahkumdurlar. Çünkü biz biliyoruz ki ne işkenceler ne tecrit ve izolasyon politikaları ne de katliamlar devrimci ve komünistlerin iradesini kırabilir, teslim alabilir. Ve son sözü direnenler söyler!

Bizlere düşen görev, politik tutsakların yanına yüreğimizi koyup içerde, dışarda hücreleri parçalama bilinci ve anlayışıyla sahiplenmek ve seslerine ses katmaktır. Politik tutsaklar devletin her türlü zulmüne direnerek üzerlerine düşen görevi yerine getiriyorlar, dışarının da bu direnişin ve onurun parçası olması gerekir.

Bu direnişin bir parçası olmak için 19 Aralık’ta Ölüm Orucu ve Süresiz Açlık Grevi yıldönümünde tüm demokrasi güçlerini, Türkiye’deki politik tutsaklara yönelik sürdürülen saldırılara karşı ortak mücadele etmeye çağırıyoruz.

Tüm Politik Tutsaklara Özgürlük!”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu