GüncelManşet

Rojava’dan TKP/ML-TİKKO savaşçısı: “Merhaba yoldaşlar”;

Devrim öyle bir yoldur ki; insan bir kere o yola düştüğünde keşfedilmemiş dünyaların kapılarını aralıyor. Bizler de bu yola toprak ve ateşin aşkı ile düştük. Bütün duygu ve düşünsel mülkiyet ilişkilerimizden koparak yeni doğan bir bebeğin emekleyerek hayata ilk adımı atması gibi öyle coşkulu ve öyle heyecanlı koyulduk yollara. Gece yarısı ay ışığı yolumuzu aydınlatırken yola koyuluyoruz. Bizi noktadan alan arkadaşlar yolda dikkat etmemiz gereken şeyleri sıraladıktan sonra yürümeye başlıyoruz. Engin dağları, deli akan ırmakları, kokusu insanın başını döndüren buğday tarlalarını geçtikten sonra nihayet Rojavada’yız. Ekmeksiz, susuz ve sigarasız tam on dört saat sürüyor yolculuğumuz. Hayatımızda daha önce hiçbir yerde karsılaşmadığımız insanlar ile birlikte geçen bir yolculuk… Gece karanlığında yüzlerini bile göremiyoruz arkadaşların, ne gariptir belki içlerinden birkaçı ile aynı mevzide omuz omuza savaşacağız. Belki birimiz diğerinin kollarında son nefesini verecek en sevdikleri kitabın hangisi olduğunu bilmeden hangi filmleri daha çok sevdiklerini öğrenmeden hem de. İşte Rojava; silahlı mazlumların karşılaşma ve kucaklaşma cephesi… Sıcak bir selamlaşma ardından içilen çaylar, biraz ekmek biraz da peynir sonra meraklı bakışlar… Herkes birbirinin gözlerinin içine bakıyor. Herkesin yüzünde bütün o yol yorgunluğunu unutturan tebessüm ve gülücükler. Üç dört günlük bekleyişten sonra düzenlememiz oluyor ve nihayet savaşacağımız cephedeyiz. Toz ve dumanlar içinde gözüken iki yanımız, iki dağ. Bir yanımız Abdul Aziz dağları diğer yanımız ise Şengal dağları. Gerisi ise uçsuz bucaksız tek bir ağacın bile olmadığı susuz, kıraç dümdüz bir arazi. Hava sıcaklığı insanin gözlerini karartıyor. Her gün çıkan toz fırtınası görüş mesafesini neredeyse sıfıra indiriyor. Bulunduğumuz noktada Türkiye, İran, Irak ve Suriye olmak üzere dört parça Kürdistan’dan arkadaşlar var. Hepsi yaşam dolu pırıl pırıl gencecik savaşçılar. Ahmet Arif’in şiirini getiriyorlar insanın aklına; “Bilsen kardeşlerim ne can çocuklardır bilmeni mutlak isterim.” Taburda kolektif yaşam hakim durumda. Yapılacak her şey bir plan dahilinde, ortak bir şekilde yapılıyor. Arkadaşlarla iliksilerimiz çok iyi. Birçok arkadaş TKP/ML TİKKO’yu tanımıyor, onlara YPG ve YPJ dışında başka bir örgütün burada bulunması ilginç geliyor. Arkadaşlara partimizi ve Rojava’da bulunma sebeplerimizi anlattıkça aramızdaki ilişkiler daha da pekişiyor ve karşılıklı güven duygusu gelişiyor. Tabur içinde bir de tabur sloganımız var; “çay, sigara ve savaş” Bu üç özne burada bütünleşmiş ve birbirine kopmaz bağlarla bağlı.

Tam bir cephe savası içindeyiz. Bizim noktamız ile DAİŞ çetelerinin bulunduğu nokta arasında yaklaşık 700 metrelik bir mesafe var. Her gün mutlaka çatışma yaşanıyor. Havanlar, roketler, izli mermiler karanlık gecelerimizi aydınlatıyor. Geceleri pusulamaya çıkıyor, sızma ve mayınlama yapıyoruz. Bazı günler sekiz-on saati bulan nöbet tutuyoruz. Moralimiz yüksek, yoğunlaşmamız savaş ağırlıklıdır. Burada şehir ve cephe savaşına dair birçok şey öğreniyoruz. Önder yoldaş İbrahim Kaypakkaya’nın dediği gibi savaşı savaşarak öğreniyoruz. Bizler özgürlük zorunluluğun bilincinde olmaktır diyerek Proletarya Partisinin çağrısı ve rehberliğinde tercihimizi yaptık. Yeni başlangıçlar içinde ideallerimiz ile mütevaziliğimizi koruyarak küçük fakat hep ileriye doğru emin adımlarla yürüyoruz. Sefagül Keskin yoldaşın bizlere bir talimatı vardı: “HERKES İŞİNİ YAPSIN.” Talimatı aldık ve işimizi yapıyoruz. Onların yolunda bugün Rojava’da yarın Dersim’de, Karadeniz’de işimizi yapacağız. Her zaman yineliyoruz; Nerede zulüm ve direniş varsa İbrahim yoldaş orada yaşıyor ve savaşıyor.

(Rojava’dan TKP/ML savaşçısı)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu