GüncelMakaleler

YORUM | “Savaş Sadece Direnmek İçin Değil, Kazanmak ve Başarılı Olmak İçin Verilir!”

"Pratikten teorik tartışma doğar ve bu da pratiği belirler. Zayıf noktalar bulunduktan sonra, drone uçuşlarına karşı kişinin kendini savunabileceği, “görünmez” olabileceği araçlar bulunur, bunlar uygulanır ve seçilen araçların duruma ne ölçüde uyduğu ya da analizin yanlış olduğu daha sonraki pratikte ortaya çıkar. Ancak bu temelde, yeni koşullarla sürekli yüzleşme ve bunlara doğru yanıt verme temelinde gerillalar var olmaya devam edebilir."

Savaşlar, düşmana karşı kendi iradesini kabul ettirmek ya da düşman güçlerini yok etmek amacıyla uygulanan örgütlü, sistematik şiddettir ve aslında siyasetin de başka araçlarla devamıdır. Son birkaç yüzyılın savaşları devletleri, ulusları, kültürleri ve sınıfları şekillendirmiş, şekillendirmediyse bile önemli etkilerde bulunmuştur. Devletlerle birlikte, görevi büyük ölçüde egemen sınıfın mülkiyet ilişkilerini ve iktidar iddialarını kendi halkına karşı korumaktan ve sınıf mücadelesini yürütmekten ibaret olan geleneksel ordular kuruldu. Bu mücadelede sömürülen sınıflar tepkilerini oluşturmuş, savaş taktiklerini geliştirmiş ve bunları ilgili zaman ve bölgeye uyarlamışlardır. Gerilla taktikleri, alt sınıfların bu mücadele biçimlerinden biridir.

Devletlerin geleneksel orduları halkın insan gücünden oluşur ve onlara karşı kullanılır. Burjuva ordular sermayenin, mülkiyetin ve iktidarın savunucularıdır. Ancak savaş, devletlerin sunmak istediği gibi sadece bir savunma aracı değil, yeni topraklar fethetmenin, yeni sömürü alanlarını erişilebilir kılmanın, eski yapıları yıkıp yerine “daha verimli” yenilerini koymanın ve böylece genişlemenin bir aracıdır. Kapitalizm ve emperyalizm, savaş olmadan var olamaz, savaşlar kapitalist mantığın temellerinden biridir.

Ekonominin durakladığı, üretim tarzının değiştiği, dünyanın sömürgeci güçler arasında paylaşıldığı, tekellerin oluştuğu ve emperyalizme geçişin gerçekleştiği 20. yüzyılın başında savaş makinesi harekete geçirildi. Silah endüstrisi ve savaş ekonomisi aracılığıyla yeni bir patlama sağlandı. Fordizm sonunda galip geldi. Topraklar yeniden dağıtıldı, yeni bölgeler pazara açıldı. Sömürgeler üzerindeki yönetim yeniden düzenlendi. Tekeller hakim oldu ve mali kapitalizm yaygınlaştı. Savaş yeni teknolojilerin gelişmesine neden olurken aynı zamanda bu teknolojiler savaşı da değiştirmektedir. Savaş uçaklarının kullanımı sadece yeni bir silahı temsil etmekle kalmadı aynı zamanda ordulara üçüncü boyutu açtı, artık bölgeye ayak basmak zorunda kalmadan şehirleri bombalayabiliyorlardı. Bu da savaşta bir değişime neden oldu. Atom bombasının icadı da benzer bir gelişmeydi. Böylesine güçlü, yıkıcı bir kitle imha silahı daha önce bilinmiyordu. Soğuk Savaş döneminde, dünyayı birkaç kez yok etme kapasitesine sahip bir dizi atom bombası üretildi. Bu bombalar hiçbir zaman fiili kullanım için tasarlanmamıştı, sadece devletlerin birbirlerini tehdit ettikleri teorik bir vuruş gücü meselesiydi. Silahlanmanın bu boyutu yeni bir olguydu.

21. yüzyıl teknoloji çağıdır. Bilişim ve siber alandaki gelişmeler büyük bir hızla devam etmektedir. Yapay zekanın keşfedilmesiyle birlikte hayatın her alanında etkili olacak devasa bir alan açıldı. Putin 2017’de şunları söyledi: “Yapay zeka sadece Rusya için değil, insanlık için de gelecek. Devasa olanaklarla birlikte tahmin edilmesi zor tehditleri de beraberinde getiriyor. Kim bu alanda kendini lider yaparsa dünyaya o hakim olacaktır.” Bu sözler, en son teknolojiler ve bununla birlikte gelen kâr maksimizasyonu için mevcut rekabeti çok iyi tanımlıyor. Bu, emperyalist güçler, ABD ve Avrupa, Çin ve Rusya arasında artık doruğa ulaşan bir rekabettir. Bu rekabet bir yandan kimin en son araştırma sonuçlarını elde edeceği ile ilgilidir ama aynı zamanda pazarda kimin üstün geleceği, kimin hangi bölgeleri kontrol edeceği ile de ilgilidir.

Teknolojinin asimetrik savaş üzerindeki etkisi

Yapay zeka araştırmalarına milyarlarca dolar yatırım yapılıyor. Askeri alanda bu araştırmalar, diğer şeylerin yanısıra otonom silah sistemlerine yöneliyor. Otonom silah sistemleri, herhangi bir insan müdahalesi olmaksızın karar alabilen ve uygulayabilen silahlardır. Başka bir deyişle, yapay zekaya dayanan ve buna dayanarak kimin düşman olduğuna ve nasıl ortadan kaldırılması gerektiğine karar veren silahlar. Bu kararlar milisaniyeler içinde veriliyor ve uygulanıyor.

Yapay zekada, algoritmalar aracılığıyla kendi kendine öğrenen sistemler geliştirilir. Bu da başlar başlamaz zekanın gelişiminin artık geliştiricilerin kendileri için anlaşılabilir olmadığı ve neredeyse hiç değiştirilemeyeceği anlamına gelir. Yapay zekanın yanısıra tüm siber alan, artık daha çok ağlara dayanan altyapılar, yeni bir savaş alanı sunuyor. Kendi ordusunun düşman topraklarına girmesine gerek kalmadan, saldırının kimden geldiği doğrudan takip edilemeden, devletlerin altyapılarının büyük bir kısmı kapatılabilir ve büyük saldırılar gerçekleştirilebilir. Bu alan gözetleme, istihbarat toplama ve doğrudan saldırılar için kullanılabilir. Halkın enformasyon ve bilgiye erişiminde büyük önem kazanan sosyal medya, propaganda ve yanlış bilginin yayılması için kullanılmaktadır. Bunlar yeni teknolojilerin askeri kullanımına dair sadece birkaç örnek.

Son yıllarda askeri alanda yaşanan değişimler, kuvvetlerin niceliğine öncelik vermekten kuvvetlerin niteliğine öncelik vermeye doğru bir eğilim göstermektedir. Teknoloji kalitesinin artmasıyla birlikte, bu teknolojileri doğru şekilde uygulayabilecek uzmanlaşmış ekiplere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yeni teknolojilerin birçoğu asimetrik savaşa yani strateji, teçhizat ve savaşçıların niceliği ve niteliği açısından eşit olmayan güçler arasındaki savaşlara, örneğin bir devlet ile bir gerilla arasındaki savaşa uygundur. Asimetrik savaşta, düşman kuvvetleri hakkında bilgi ve enformasyonun yanısıra ilgili halk arasındaki enformasyon da büyük önem taşır. Konvansiyonel ordular insansız hava araçları, termal görüntüleme, uydu görüntüleri vb. ile gerilla güçlerinin hareketlerini mümkün olduğunca yakından takip edebilecek teknolojilere sahiptir. Sosyal medyanın kontrolü sayesinde genel nüfusa ulaşma, onları etkileme ve aldatma imkanına sahipler ve yakında çıkacak olan (yarı) otonom silah sistemleriyle, önceki zayıflıklarından biri olan askerlerinin inanç ve cesaret eksikliğini bir ölçüde telafi edebilirler. Havadan desteklenen daha küçük uzman ekiplerle gerillaların eski taktiklerini atlatmaya çalışıyorlar.

Bunlar teknolojinin genel olarak savaş ve özel olarak da asimetrik savaş üzerindeki etkisine dair sadece birkaç örnek. Bu gelişmelerin gerilla güçleri tarafından cevapsız bırakılmayacağı açıktır.

Dolayısıyla orduların tarihi, halklara karşı savaşın tarihidir. Devletlerin her savaşı halklar pahasına ve halklara karşı gerçekleşir. Yüzyıl önce olduğu gibi askeri alandaki teknolojik yenilik saldırıları mültecilere, işçilere, mahkumlara ve devrimcilere karşı kullanılmaktadır.

“Küçük savaş” ile geleneksel ordulara karşı mücadele

Devletlerin, mülk sahibi sınıfların dünya halklarına karşı bu savaşında, sömürülen sınıflar kendilerini savunmak, kurtuluşları için mücadele etmek ve saldırılara karşı direnmek için strateji ve araçlarını geliştirdiler. Gerilla savaşı taktikleri bunun bir örneğidir. “Gerilla” ismi, 19. yüzyılın başlarında İspanya’nın Napolyon’un ordusuna karşı verdiği savaştan gelmektedir ve “küçük savaş” anlamına gelmektedir. Gerilla taktikleri, 1924’ten itibaren Çin Devrimi ile birlikte Çin Komünist Partisi, özellikle de Mao Zedong tarafından pratikte ve teoride daha da geliştirilmiş ve devrimci savaş için kullanılmıştır. Geleneksel ordulara karşı halk tarafından yürütülen bir savaş biçimidir. Özellikleri, bir yandan gerillaların halk içinde kök salması, politik olanın askeri olana önceliği, örgütlü politik kurtuluş ve direniş mücadelesine bağlılığı ve diğer yandan yüksek derecede hareket kabiliyeti, esneklik ve sürpriz etkileridir. Bu temeller sayesinde düşman güçlerinin niceliksel ve teknik üstünlüğüne sızabilir ve kendi zayıflıklarını başarılı bir şekilde güce dönüştürebilir. Tabanı halkta olduğu ve gücü, varlığı ona bağlı olduğu için geniş bir geri çekilme ve destek alanına sahiptir. Mao’nun sık sık alıntılanan, gerillaların okyanustaki balıklar gibi halk arasında hareket etmesi gerektiğine dair sözleri yerindedir. Düşman güçler için halkın gerilla mı yoksa sıradan köylü mü olduğunu söylemek genellikle imkansızdır ancak bu durum çakışabilir de.

Devrimci güçler başlangıçta stratejik savunmadadır ancak inisiyatifi mümkün olduğunca kendi taraflarında tutarlar, nereye ve ne zaman saldıracaklarına, üslerini nereye inşa edeceklerine ve bir sonraki adımlarının ne olacağına büyük ölçüde karar verirler. Stratejik savunma pasif bir savunma pozisyonu değil, aktif bir savunma pozisyonudur. Yüksek hareket kabiliyeti ve küçük ekipler halinde hareket etme imkanı sayesinde gerillalar, devletlerin ordularına karşı hedefli, hızlı bir şekilde yürütülen eylemler gerçekleştirebilir ve ardından tekrar halk okyanusunda kaybolabilirler. Bu hızlı eylemlerle düşman güçlerinin silah ve teçhizatını ele geçirir ve kendi güçlerini donatırlar. Düşman körlemesine saldırır ve halk arasındaki gerillaları vurmaya çalışırsa, bu halk arasında gerillalara sempati ve desteğin artmasına ve daha fazla insanın katılmasına yol açar.

Devrimci gerilla stratejileri 20. yüzyılda birçok ülkede, genellikle sömürgecilik karşıtı hareketlerle bağlantılı olarak kullanılmış ve Vietnam, Küba ya da Nikaragua’da olduğu gibi defalarca başarıya ulaşmıştır. Stratejiler ilgili bölgelere ve zamanlara uyarlandı, daha da geliştirildi ve değiştirildi.

Yukarıda da belirtildiği gibi konvansiyonel ordular 20. yüzyılın başından bu yana önemli ölçüde değişmiştir, gerilla güçleri ve konvansiyonel ordular birbirleriyle çelişmektedir ve birinin gelişimi diğerinin durumunu doğrudan etkilemektedir. Eğer gerillalar 20. yüzyılın yöntem ve taktikleriyle kalırlarsa, gerçeklikten kaçarlar ve savaşta hayatta kalamazlar ve aynı şey konvansiyonel orduların gelişimi için de geçerlidir. Devrimci gerilla güçlerinin inisiyatifi kaybetmeden sürekli gelişmesi, yöntem ve taktiklerini gerçeklere uyarlaması bir zorunluluktur. YJA-Star komutanı Serda Mazlum Gabar’ın bir röportajında veciz bir şekilde ifade ettiği gibi, “Bir savaş sadece direnmek için değil, kazanmak ve başarılı olmak için verilir. Başarılı olmak için mevcut gerilla mücadelesinin değiştirilmesi, yenilenmesi ve aşılması gerekir.

Bu değişim ve gelişimler pratikte ivme kazanıyor. Örneğin, gerillalar ilk kez bir düşman insansız hava aracıyla karşılaştıklarında -bu yeni teknolojiyle yüzleşmenin başlangıcıdır- insansız hava aracının özellikleri nelerdir, nasıl kullanılır, teknolojinin zayıflıkları nelerdir sorularını sorar. Pratikten teorik tartışma doğar ve bu da pratiği belirler. Zayıf noktalar bulunduktan sonra, drone uçuşlarına karşı kişinin kendini savunabileceği, “görünmez” olabileceği araçlar bulunur, bunlar uygulanır ve seçilen araçların duruma ne ölçüde uyduğu ya da analizin yanlış olduğu daha sonraki pratikte ortaya çıkar. Ancak bu temelde, yeni koşullarla sürekli yüzleşme ve bunlara doğru yanıt verme temelinde gerillalar var olmaya devam edebilir. Kürt dağlarında yürütülen gerilla savaşı, gerilla taktiklerinin evriminin yeni ve başarılı bir örneğidir. Günümüzün en büyük NATO ordularından biri olan Türkiye’ye karşı direnen gerilla, en son teknolojilere sahip bir ordudur. Strateji ve taktiklerdeki ilerlemeyle Türk ordusunun girişimlerini boşa çıkarıyorlar. Bu başarılar deneyime ve birçok tecrübeye dayanıyor.

Pratiğin sürekli gelişiminde yeni sorular yeni cevaplar

Gerillalar 20. yüzyılın başında düşman askerleriyle doğrudan bir çatışma içindeyken, bugün gerilla ve teknoloji arasında bir savaşa doğru bir eğilim var ve insan faktörü hala önemli bir rol oynuyor. Bu eğilim sayesinde ordular düşmanın bir zayıflığını yani bir kurtuluş ve direniş savaşı vermeyen ve genellikle ekonomik kısıtlamalar ya da zorunluluklar nedeniyle devlet ordusuna katılan düşman askerlerinin inanç ve cesaret eksikliğini aşmaya çalışmaktadır. Tüneller, gerilla savaşının temellerinden biri haline gelmiştir. Tüneller savunma ve saldırı için kullanılıyor. İnsansız hava araçlarının gözleri altında hareket etmeye ve savaş uçakları tarafından atılan bombalara karşı koymaya izin verirler ancak aynı zamanda kimyasal gaz saldırılarına karşı savunmasızdırlar ve buna karşı çözümler üzerinde yeniden çalışılması gerekir. Gerillalarda savaşın niteliğindeki değişimin ifade ettiği bir diğer faktör de bireysel savaşçının niteliğinin öneminin artmasıdır. Komutan Serda Mazlum Gabar’ın da belirttiği gibi, “Gerilla kavramı eskisinden çok daha fazla bireyin aklına, iradesine, becerisine, bilgisine ve disiplinine dayanıyor. Yaşadığımız yüzyılda savaşın doğası gereği cesarete ve derin duygulara dayalı cesur savaş anlayışı gerilla ile zafere ulaşmak için yeterli değildir.”

21. yüzyılın devrimci gerillası, 20. yüzyılın gerillalarından farklı zorluklarla ve farklı gerçeklerle karşı karşıya olduğu gibi belli bir bölgedeki devrimci hareketler de başka bir bölgedekilerden farklı koşullarla karşı karşıyadır. Başarıya ulaşmak için kendi tarihi temelinde gelişmek bir gerekliliktir. Otonom silah sistemleri asimetrik savaşları nasıl etkiliyor? Devletler ve gerillalar arasındaki savaşta sosyal medya nasıl bir rol oynuyor? Düşmanın yeni güçlü yönleri, zayıf yönleri olarak nasıl açığa çıkarılabilir? Direniş ve özgürlük hareketleri yeni teknolojilere rağmen inisiyatiflerini nasıl koruyabilir ve konvansiyonel orduların gelişmelerini takip etmeyebilir? Ve devrimci güçlerin kendileri hangi teknolojileri kullanabilir? Bunlar, yanıtları sadece değil ama esas olarak pratiğin sürekli gelişiminde bulunacak sorulardır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu