GüncelMakaleler

DÜNYA | Yine Hep Ortadoğu, Yine Hep Savaş!

Görüleceği üzere küresel salgın döneminde bile emperyalistler ve bölge gericiliği, halklar üzerinde birer tehdit unsuru olmaya devam etmektedir.

Dünya genelinde yaşanan korona virüs salgınında Nisan ayı başları itibariyle enfekte olan hasta sayısı bir milyon ve ölümler ise 50 binin üzerine çıkmış durumdayken, emperyalistler ile bölge gericiliği Ortadoğu’da çatışmaya ve karşı karşıya gelmeye devam ediyor.

Üstelik bu durum BM Genel Sekreteri A. Guterres’in 23 Mart 2020 tarihinde devam eden silahlı çatışmaların korona virüs ile mücadele için durması gerektiğini belirttiği ve “küresel ateşkes” çağrısı yaptığı koşullarda gerçekleşmektedir.

Ki BM Genel Sekreteri, 1 Nisan 2020 tarihinde korona virüs salgınını II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan beri dünyanın karşılaştığı en büyük sorun olarak tanımlayarak; “Bu kriz yakın geçmişte yaşananlara hiç benzemeyen bir gerilemeye sebep olabilir” ifadesini kullanmakta ve “Corona virüsü salgını toplumların temeline saldırıyor ve insanları öldürüyor” demiştir.

BM Genel Sekreteri’nin “ateşkes” çağrısına bölgeden sadece Suriye Demokratik Güçleri yanıt oldu. SGD 25 Mart’ta, salgın nedeniyle tüm operasyonlarını durdurduğunu açıkladı ve tüm taraflara insani ateşkes çağrısı yaptı. Bunun dışında bölgede çatışmalar, işgal ve ilhak saldırıları sürmektedir.

Kuşkusuz Ortadoğu’da yaşanmaya devam eden bu gelişmeler, salgın nedeniyle gündemin arka planına itilmiş görünse de emperyalistler ve bölge gericileri bir yandan karşı karşı gelmeye, çatışmaya ve işgal ile ilhak saldırılarını sürdürmeye devam etmektedirler.

Bu durum gerek emperyalistler ve gerekse de bölge gericilerinin, salgından kaynaklı bölge halklarına yönelik somut COVİD-19 tehdidinden ziyade yine kendi çıkarlarını ön plana aldıkları anlamına gelmektedir.

Şu kısa anımsatma bölgede çatışmaların, işgal ve ilhak saldırılarının, gerilimin küresel salgına rağmen devam ettiğini göstermektedir: Mart ayının son günü İsrail’e ait savaş uçakları Lübnan hava sahasına girerek, Suriye’nin orta kesimindeki Humus ilinin doğusuna saldırı gerçekleştirmiştir. TC faşizmi gerek İdlip’te ve gerekse de Rojava’da işgal saldırılarını sürdürmektedir.

Yine TC, Irak Kürdistanı’nda işgalini devam ettirirken, hava saldırılarına da ısrarla devam etmektedir. Her iki bölgede de basına yansıyanlara göre TC’nin askeri kayıpları bulunuyor.

Mart ayının ortalarında Irak’ta ABD askerlerinin konuşlu olduğu Bağdat Taci Askeri Üssü’ne füze saldırıları gerçekleştirilmiştir. Nisan ayının başlarında ise Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçleri, Yemen’de Husi güçlerine yönelik 24 saatte ülkenin farklı bölgelerine 34 hava saldırısı gerçekleştirmiştir.

Kısacası dünya salgınla baş etmeye çalışırken, emperyalist kapitalistler ve onların uşak ve işbirlikçileri saldırılarına devam etmektedirler. Ki aynı sorun Ortadoğu’da da etkisini göstermektedir.

(03.04.20 tarihi itibariyle İran’da salgından ölen hasta sayısı 3.160, Irak’ta 54, Suriye’de 2, Ürdün’de 5, İsrail’de 33, Mısır’da 52, Suudi Arabistan’da 21, Türkiye’de 356 idi vb.) Ama bölgede halen çatışma, işgal ve saldırılar ısrarla sürdürülmektedir.

Bu arada yukarıda aktardığımız rakamların gerçeği ne kadar yansıttığı da tartışmalıdır. Türkiye örneğinden hareketle rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bölge gericiliği salgın nedeniyle yaşanan ölümleri gizlemektedir.

Bu anlamıyla Ortadoğu halkları, büyük bir tehditle karşı karşıyadırlar. Buna rağmen emperyalistler ve bölge gericiliği önlem almak yerine, işgal ve ilhak saldırılarını devam ettirmekte, İran örneğinde olduğu gibi emperyalist yaptırımlar ısrarla sürdürülmekte, İsrail savaş uçakları Suriye’yi bombalamakta, TC faşizmi Rojava Kürdistanı’na yönelik saldırılarını sürdürmektedir.

Minbiç’in Ereb Hessen köyü, Eyn İsa’nın Xirbitbekir ve Savan köyleri gibi yerler bombalanmaktadır. TC devleti ve ona bağlı çeteler, 2 Nisan’da Heseke Kantonu’na su ulaştıran boru hattını bombalamış, Til Temir, Heseke ve Şedade’de binlerce kişiyi salgın döneminde susuz bırakmışlardır. Benzer saldırılar Irak Kürdistanı’nda da sürdürülmekte, Irak Kürdistanı’na gün aşırı uçak saldırılarında bulunulmaktadır.

 

Emperyalizm ve Faşizm Virüsten Daha Tehlikelidir!

Kuşkusuz ki korona virüs belli bir süre sonra hem dünyanın hem de Ortadoğu halklarının gündeminden düşecektir. Salgın denetim altına alınacak, etkisini yitirecektir. Nitekim salgının ilk ortaya çıktığı yer olan Çin’in Wuhan bölgesinde kontrol altına alınmış durumdadır. Benzer bir durum önümüzdeki süreçte hem dünya hem de Ortadoğu bölgesinde de yaşanacaktır.

Salgınının bu kadar etkili olmasında, virüsün bulaşıcı etkisinin yüksek olması değil gerek emperyalistler ve gerekse de bölge gericiliğinin gerekli ve yeterli önlemleri zamanında almaması, doğal yaşam alanlarının endüstriyel tarım, hayvancılık, madencilik, turizm vb. ile yağmalanması, özellikle de sağlık sektörünün halka hizmet için değil de kapitalist şirketlerin kârına göre düzenlenmesi, sağlık alanında neo-liberal politikaların uygulanması, halk sağlığının değil de kapitalist kârın öncelenmesi etkili olmaktadır.

TC faşizminin salgın karşısında takındığı tutum bu durumun iyi bir örneğini oluşturmaktadır. Faşizmin virüs salgını karşısında aldığını iddia ettiği önlemler ve ortaya çıkan sonuç ortadadır. Salgın gibi çok önemli bir tehdit karşısında öncelik halk değil, hakim sınıflar ve onların devleti olmuştur. Hakim sınıflara ekonomik koruma kalkanı, halka ise IBAN numarasıyla kolonya verilmiş, dua telkin edilmiştir.

Türkiye halkının karşı karşıya olduğu bu tehdide rağmen önlem almak yerine, sınır dışında işgal ve ilhak saldırılarına devam edilmektedir. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin verilerine göre TSK, 2 Şubat’tan bu yana zırhlı araç, tank, zırhlı personel taşıyıcılar dahil 5 bin 490 araç eşliğinde 10 bin civarında askeri Suriye’ye sokmuş durumdadır.

Açık kaynaklara bakılırsa TSK’nın elindeki en etkili hava savunma sistemi olan orta menzilli Hawk, 27 Mart’ta gerçekleştirilen sevkiyatla birlikte İdlib’e konuşlandırılmıştır. Savaş Etütleri Enstitüsü’nün (ISW) raporuna göre ise 1 Şubat-31 Mart arasında İdlib’de konuşlandırılan Türk askeri sayısı 20 bini geçmiş durumdadır.

Benzer durum Rojava Kürdistanı içinde geçerlidir. Efrîn, El Bab-Cerablus hattı ve Grê Spî-Serêkaniyê arası işgal altındadır. Yine Irak Kürdistanı’nda Türk askeri üsleri varlığını sürdürmektedir. TC faşizminin sınır dışında en fazla askeri üssünün bulunduğu yer Irak Kürdistanı’dır. Bu üslerin en büyüğü ise Başika Üssü’dür.

TC, Başika’daki üssü “IŞİD’e karşı savaşacak güçleri eğitmek için” için açtığını iddia etse de gelinen aşamada IŞİD’in bölgede etkinliğinin kırılmasına ve Irak merkezi hükümetinin üssün boşaltılması çağrılarına rağmen boşaltmamaktadır. Bu durum bize meselenin IŞİD’le mücadeleden öte, Kürt ulusal özgürlük hareketi başta olmak üzere, bölge halklarına yönelik saldırganlık siyasetinin somut ürünü olduğunu göstermektedir.

Faşizmin Irak Kürdistanı’nda Bamerni, Kanimasi ve Begova’da askeri üsleri bulunmakta ve Irak’taki bu üslerde yaklaşık olarak 2 bin 500 Türk askeri bulunduğu iddia edilmektedir. Ancak gerek askeri üslerin yeri ve gerekse de işgal gücü konumunda olan askeri gücü sayısı net olarak açıklanmamaktadır.

Gerek Suriye ve gerekse de Irak’taki TC askeri varlığının bulunması, üstelik de bu güçlerin virüs salgınına rağmen geri çekilmesini bırakalım giderek tahkim edilmesi, bölge halkları açısından virüsten ziyade asıl tehlikenin TC faşizmi olduğunu göstermektedir.

Benzer bir durum emperyalizm açısından da geçerlidir. ABD’de virüs salgını nedeniyle ağır can kayıpları yaşanmasına rağmen (3.4.20 itibariyle 6.059 ölü) ABD Başkanı Donald Trump, İran’ı tehdit etmeyi sürdürmektedir. Trump, Twitter hesabından yaptığı açıklamada; “Gelen bilgilere ve inancımıza göre İran veya uzantıları, Irak’taki Amerikan askerlerine ve/veya varlıklarına yönelik sinsi bir saldırı planlıyor. Eğer bu olursa İran bunun bedelini gerçekten çok ağır şekilde öder” (01.04.20) demektedir.

Emperyalizm özellikle de ABD emperyalizmi bölge halkları üzerinde birer tehdit olarak varlığını sürdürmektedir. Salgın döneminde keskinleşen çelişkilerin yeni adresi Irak olmuş görünmektedir. ABD’nin Irak’ta bir darbe hazırlığı içinde olduğu iddiaları basına yansımış durumdadır. Böyle bir senaryonun yaşanması Irak’ta bir iç savaşın gündeme gelmesi demektir ve bu bir kez daha binlerce insanın katledilmesi ve milyonlarca insanın göç yollarına düşmesi demektir.

Görüleceği üzere küresel salgın döneminde bile emperyalistler ve bölge gericiliği, halklar üzerinde birer tehdit unsuru olmaya devam etmektedir. Bu tehdidin ortadan kaldırılması için emperyalizme ve bölge gericiliğine yönelik mücadele etmekten ve savaşmaktan başka çıkar yol bulunmamaktadır.

 

 

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu