Emek

EMEK | “Emekten yana olanların desteğini hissetmek çok önemli”

"Tek deneyimimiz olan havacılık sektöründe, pandemiden kaynaklı uçuş gerçekleşmiyor dolayısıyla da pandemiden en çok etkilenen sektör olduğu için işe alım yapılmıyor, yeni bir iş bulamıyoruz"

AtlasGlobal’in iflasının ardından birikmiş maaşlarını, kıdem, ihbar ve özlük haklarını alamayan işçiler, kurdukları “Atlas Zedeler Adalet Platformu” (A.Z.A.P) aracılığıyla sesini duyurmaya çalışıyor. Şubat ayında iflas eden AtlasGlobal şirketinin çalışanları, ödenmeyen maaş ve kıdem tazminatları için 23 Haziran’da AtlasGlobal’in eski merkez binası önünde seslerini duyurmak üzere eylem yaptı. Süreçle ilgili sorularımızı cevaplayan AtlasGlobal işçisi Tamer Ercan, iflastan sonra işçilerin pandemiden kaynaklı iş bulamadığını ve çok zor durumda kaldıklarını belirtti.

Şirket ne zaman iflas etti ve süreç nasıl başladı?

Şirket iflasını 14 Şubat 2020’de verdi ama süreç Kasım ayında başladı. 5 Kasım’da ilk defa maaşlarımızı aksattılar. Kasımın 15’inden sonra verdiler maaşlarımızı. Ondan sonraki aydan itibren ise maaşlarımızı alamadık. Biz ofis çalışanları olarak Aralık’tan itibaren, kokpit ekibi dediğimiz kaptanlar, yardımcı kaptanlar ve kabin görevlileri ise Kasım’dan itibaren maaşlarımızı alamadık.

“Ersoylar’da kimsenin parası kalmaz”

Ondan sonra bu süreç içerisinde patronu her işçi gibi biz de “maaşlarımız ne zaman verilecek” diye sorguladık. Patron, bütün çalışanlarla ara ara 5-6 toplantı yaptı. Her seferinde bir yerden para beklediğini, bu para geldiğinde de tüm ödemelerin yapılacağını, şirketin asla ama asla iflası düşünmediğini, büyümeyi düşündüğünü, hamasi edebiyat yaparak, “Ersoylar’da kimsenin parası kalmaz” gibi klişe söylemlerde bulundu. Bunun klişe olduğunu olaylar başımıza geldikten sonra öğrendik. Çünkü çok fazla yaşadığımız bir süreç değildi. Açıkçası Ersoylar Ailesi’nin geçmişine baktığımız zaman, varlıklarıyla vs. güven veren, Türkiye’nin belli başlı yerlerini tutmuş, 9-10 tane oteli olan, kardeşlerinden biri bakan olan (Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy) bir aile. O yüzden batacaklarına hiç inanmadık.
Şubat ayının başında uçuş ekibi, “eğer biz maaşlarımızı alamıyorsak, işi durdururuz” dedi. Bu arada Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü denetlemeye geldi, bir takım bizim lehimize bulgular yazdı ve şirkete belli bir süre verdi. Bu süre sonucunda da personel alacaklarının yapılandırılıp verilmesine, diğer borçların da yapılandırılmasına karar verdi.
14 Şubat günü geldik ki bize “arkadaşlar iflas ettik” dediler. Bir hafta sonra gelip çıkışlarımızı almamızı söylediler.

Konkordato süreci olmadı mı?

Konkordato ilan etmek havayolu şirketlerinde çok zor. Biliyorsunuz konkordato borçların yapılandırılmasıyla ilgili bir süreç ve kamuoyuna açıklanması gerekiyor. Bence hiçbir yolcu konkordato ilan etmiş bir şirketten bilet almaz. Çünkü biletin yanma tehlikesi var. Özetle, normalde şirketlerin iflasa gittiği süreçte konkordato durumu söz konusu ama eğer ilan edilseydi, yolcular muhtemelen bu havayolu firmasını tercih etmeyecekti.

“İflas’tan sonra kadın çalışanlar ailelerinin yanına dönmek zorunda kaldı”

Birikmiş maaşlarınızın yanında kıdem ile ihbar tazminatınız ve özlük haklarınızı da alabildiniz mi?
Hiçbir şey alamadık. Ben 6 senelik çalışanım fakat 14-15 senelik çalışanlar var. Onların durumu bayağı kötü. Ben işsizlik maaşı alıyorum. Başka bir gelirim de yok. Ama işsizlik maaşı bile alamayan arkadaşlarımız var. Çünkü bazı arkadaşlarımız daha önce ücretsiz izine çıktığı için, günleri dolmadığı için işsizlik maaşı alamadı. Bazıları ise kanuni haklarını kullanıp ‘haklı fesih’ yapmasına rağmen şirket tarafından ‘isteğe bağlı fesih’ gösterilip çıkarıldığı için işsizlik maaşı alamadı. Mesela Antalya’da ekiplerimiz vardı. İflas’tan sonra kadın arkadaşlarımız ailelerinin yanına dönmek zorunda kaldı. Çünkü herhangi bir gelirleri kalmadı. Bu gerçekten çok güç bir durum. Bir de tek deneyimimiz olan havacılık sektöründe, pandemiden kaynaklı uçuş gerçekleşmiyor dolayısıyla da pandemiden en çok etkilenen sektör olduğu için işe alım yapılmıyor. Yani yeni bir iş de bulamıyoruz.

Bir platform kurma fikri nasıl ortaya çıktı peki?

Bizim çalışma ortamımızda arkadaşlık, dayanışma içinde olma durumumuz çok iyiydi. Herkes birbirine destek çıkardı. Bu yüzden de şirketten ayrıldıktan sonra da birbirimizle irtibatımız vardı. Daha sonra Hava-Sen (Havayolu Çalışanları Sendikası) “Mağdur olan arkadaşlar, gelin buluşalım” diye bize bir çağrı yaptı. Gittik buluştuk, orda herkesi yüzyüze görünce dedik ki “biz bir platform kuralım.” Mart ayının ortalarında ise AZAP’ı (Atlaszedeler Adalet Platformu) kurduk. Platform kurduk çünkü biz işsiz olduğumuz, bir iş kolunda çalışmadığımız için bir sendika altında birleşemiyoruz.

Hukuki süreç ne durumda?

Aslında ilk mahkeme görüldü ama ilk mahkeme dosyanın açılmasıyla ilgili sadece. İkinci mahkeme ise 2 Temmuz 2020’de istinaf mahkemesi olarak yapılacak. 200, hatta belki de daha fazla arkadaşımız davaya müdahil durumda ve aynı zamanda davanın takipçisiyiz. Bu konuda birlik ve irade ortaya konulmuş durumda. Eylem iradesi de daha da artarak devam edecek.

Kamuoyu çalışması ile ilgili planlarınız nedir?

Önceden belirttiğim gibi ilk önce 2 Temmuz’da Bakırköy Adliyesi’nde dava takibi yapacağız. Davadan sonra avukat arkadaşlarımızla bir araya gelip toplantı alacağız. Şu süreçte biraz planlarımız ham durumda açıkçası. Aldığımız tepkilere göre ilerleyeceğiz. Basını sürekli bilgilendirmeye devam edeceğiz. Ayrıca Ankara’ya yürüme gibi bir planımız var. Onun dışında mecliste sesimizi duyurabileceğimiz çeşitli siyasi partilere ulaşma gibi planlarımız var.
Son olarak eklemek istediğiniz başka birşey varmı?
Bize yer-zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Bu aralar yoğunlaşmaya başladık. Geçenlerde Twitter’da bir hashtag çalışmamız vardı. Şükür ki gündeme oturduk. Bu süreçte bütün işçi plaformlarının, sendikaların, sizlerin yani basının desteğini aldık. Söylemek istediğim, bizim arkamızda olan, emekten yana olan herkese teşekkür ediyoruz. En önemli söylemem gereken şey sanırım bu.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu