GüncelMakaleler

ANALİZ | Egemenlerin normaline karşı bizim normalimiz mücadeledir

"Kadınlar açısından bir bir el konulan hak ve kazanımlara yenilerinin eklenmesine karşı daha fazla dayanışma ve mücadele esastır. Devrimci özneler açısından ise birlikte mücadelenin her zamankinden daha acil olduğu açıktır ve yeni saldırılara karşı mücadelenin yükseltilmesi “normal” olandır"

Aylardır süren pandemi dünyayı etkisi altına almaya devam ediyor. Birçok ülkede egemenler tarafından çeşitli “esneme”, “gevşeme” ya da “normalleşme” planları yapılsa da pandeminin başından bu yana işçi ve emekçi kesim çalışmaya devam ettiği için salgın yayılmayı sürdürüyor.

Bu durum, aslında birçok ülkenin işçi sınıfı için sürü bağışıklığı yöntemi uyguladığının açık göstergesidir.

Salgın başladığında 25 milyon yeni işsiz beklediklerini açıklayan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) yetkilileri, süreç ilerledikçe en az 300 milyon kişinin işini kaybetmesini beklediklerini, ayrıca dünya çapında 1.6 milyar kayıt dışı çalışanın salgın nedeniyle büyük risk altında olduğunu açıkladı.

TC devleti açısından ise durum daha ağırdır. Başından bu yana ücretli izin talebine kulaklarını tıkayan ve sermaye sınıfı için düzenlemeler yapmakta olan devlet 4 Mayıs’ta bilindiği üzere “normalleşme” adı altında virüsün yayılmasına olanak tanıyan bir tartışma başlatmış oldu. Binlerce işçi ve emekçi fabrikalarda, atölyelerde çalışmaya devam ederken Covid-19 salgınına maruz kaldı ve sermaye için çarklar döndürüldü. Şimdi bu “normalleşme” neyin nesidir? Başından söyleyelim ki bu normalleşme süreci takvimi, işçi ve emekçi kesimi önümüzdeki süreçte pandeminin kollarına bırakma takvimidir.

Hem dünya hem Türkiye’de hayatın olağan akışına dönmesinin yaşanan ağır sağlık ve ekonomik kriz nedeniyle en azından önümüzdeki sonbahara kadar süreceği yorumları yapılırken, dışa bu kadar bağımlı ülkeler açsından bunun çok daha uzun süreci açıktır. Diğer taraftan süreç boyunca hafta sonu yapılan göstermelik evde kal çağrıları ve sokağa çıkma yasakları (ki bir çok işyeri çalışmaya devam etti)  dışında herhangi bir tedbir alınmadığı, yani salgının yayılmasının önlenmediği bir tablo içinde virüsün ikinci bir dalga ile hayatımızda yeniden güncelleşeceği ihtimali kaçınılmazdır.

Bununla birlikte başından bu yana şeffaf olmayan süreç aynı şekilde devam ediyor. R.T.Erdoğan “sayılar düşüyor” dediği anda sayılar düşmeye ve ertesi gün neredeyse hiç artmadan diğer güne göre azalmaya başladı. Çünkü “yavaşlayan” ekonominin “normalleşmesi”, toparlanması gerekiyor.

4 Mayıs’ta normalleşme tartışmasının ilk aşaması olarak AVM’lerin açılması da yine beraberinde ciddi tartışmalar getirdi.  AVM’lerin açılması, toplu taşımanın eski haline dönmesiyle hafta sonu sokağa çıkma yasaklarının uygulanması bir çelişkiden ibaret değildir. Bu yaklaşım, sermayeyi memnun etme ve ekonomiyi “normalle çevirme” çabasının ürünüdür.

 

Normalleşme denilen şey baskının olağanlaşmasıdır

Devletin normalleşme tartışması iki yönlü olarak ilerleyecektir. Biri yukarıda bahsettiğimiz üzere ekonomi odaklı olacak. Bu da yaşanan krizin faturasının işçi ve emekçilere kesilerek, pandemiye daha fazla açık halde çalışmasıyla mümkün  kılınacaktır.

Hafta başında açıklanan kademeli normalleşme planı, sermayenin çarklarını döndürme, emekçileri de salgının pençesinde ölüme terk etme politikalarının pandemi sürecinden bu yana bir değişiklik olmadığını gösterdi.

Çünkü devletin emekçiler için normali Soma katliamı, Çorlu katliamıdır. Aynı zamanda devletin normali, katliam sorumlularının infaz yasası ile dışarıda olmasıdır.

Ücretsiz izin, tazminatsız işten çıkarmak ve yine işsiz milyonlar bu normalin içindedir. Devletin normali Rojava başta olmak üzere Ortadoğu’ya dair savaş halidir. Pandemi boyunca derinleşen ekonomik krize karşı savaşın devam etmesi devletin normalidir.

Yine kadınlar için “normallik”, sistematik bir şekilde süren cinsel saldırılara ek olarak yeni hak gaspları, infaz yasası ile binlerce cinsel saldırı suçlusunun sokakta olması ve kadınların pandemiden daha tehlikeli olan erkeklik ile baş başa kalmasıdır. Yani normal dediğimiz şey, kadınlar için emek sömürüsünün artarak devam etmesi, şiddetin boyutlanması ve kadın katliamıdır. Bu nedenle kadınlar için normal olan ise mücadele ile kazandıklarını koruma ve yeni saldırılara karşı kesintisiz mücadeledir.

Egemenlerin normalleşme sürecini politik olarak ele alınacağı açıktır. Bu anlamda pandemi süreci bulunmaz bir fırsata çevrildi; Kürdistan’da kayyum saldırıları devam ederken, politik tutsakların görüşleri kaldırıldı ve bu süreçte hemen tüm hapishanelerde dışarıdan kitap ve gazete gibi her türlü basılı yayının hapishaneye girişi yasaklandı. Olası isyan öncesi ya da devletin kapsamlı saldırıları öncesi tutsakların ilk elden en izole hale getirilmesi bilinen uygulamalardandır.

Yine devletin normali, “sosyal mesafe”, “evde kal”, “hayat eve sığar” söylemleriyle geliştirdiği yalnızlaştırma politikasıdır.

HDP belediyeleri başta olmak üzere devrimci-ilerici kesime yönelik kapsamlı saldırıların devam edeceği garpçılarından, çete liderlerinden ve cinsel saldırı suçlarından boşalan yerlere son dönemde HDP’lilerin gözaltı ve tutuklama furyasıyla doldurulması gösterildi.

Egemenler için normal olanın ne olduğu çok açık, bu nedenle “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” söylemini kullanıyorlar. “Hiçbir şey eskisi olmayacak” deniliyor çünkü pandemi fırsata çevrilerek 2 ay boyunca onlarca yasa ile işçi ve emekçi kesim ve kadınlar başta olmak üzere ezilen kesimi mağdur edecek ve daha fazla sömürü ile iktidarını pekiştirecek politikalar hayata geçirildi. TC devletinin bu dönemde boyunca “izolasyon”, “sosyal mesafe” kavramları üzerinden meşrulaştırarak inşa ettiği yabancılaştırma ve güvenlik politikaları ile bahsettiği normalleşme veya “kontrollü sosyal yaşam” egemenliğini güçlendirmenin aracı haline getirildi. Normale dönülemez çünkü 2 ay öncesinden daha geri bir noktada duruyor hak ve özgürlüklere dair kazanımlar bile.

2 aylık bir geriye düşüş ile birlikte mücadelenin normalini yaratmak

Devrimci, yurtsever ve ileri kesim açısından ise baskının sömürünün normalleşmesine karşı mücadele esastır. Bu dönem boyunca iktidarın bu fırsatçılığına karşı dayanışmayı ön plana alarak mevcut koşullar içinde mücadelede yeni yol ve yöntemleri bulmak bizler açısından normal olandır.

Kadınlar açısından bir bir el konulan hak ve kazanımlara yenilerinin eklenmesine karşı daha fazla dayanışma ve mücadele esastır. Devrimci özneler açısından ise birlikte mücadelenin her zamankinden daha acil olduğu açıktır ve yeni saldırılara karşı mücadelenin yükseltilmesi “normal” olandır.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu