DerlediklerimizGüncel

Rauf KARAKOÇAN | Welcome to Hell*

Son işgal girişimi, ister İstanbul belediye seçimlerinde üç-beş milliyetçi oy devşirmek için olsun veya başka nedenlerden dolayı olsun her ne maksatla yapılırsa yapılsın aşağılık bir saldırıdır.

27 Mayıs 2019 tarihinde Türk ordusu yeni bir işgal operasyonu ile Güney Kürdistan topraklarına tecavüz girişiminde bulundu. Yıllardır benzer operasyonları yapıp duruyorlar.

Güney Kürdistan coğrafyası sanki Türkiye’nin bir parçasıymış gibi hemen her gün, hatta bazen günde birkaç defa hava saldırıları yapılmaktadır. Bazı stratejik alanların, yüksek tepelerin Türk ordu güçleri tarafında uzun süreden beri işgal edildiği bilinmektedir.

Bu işgal girişimi sözde “güvenlik” gerekçesiyle yapıldığı söylense de özünde bölgeye yayılma politikalarını hayata geçirme girişimleridir. Suriye içlerine kadar girip alan tutarak işgal girişimine benzer fiili bir durumu Irak sınırları içinde yapmaktadır.

Girdiği yerlerden kolay kolay çıkmayacağı da bilinmelidir. Suriye’de kalıcı olmak için kurduğu gözlem noktalarından tutalım çeşitli üs bölgelerine kadar, fiziki engeller inşasından, askeri devriye faaliyetlerine kadar bir çok yöntemi iç içe geçirerek alan tutmuştur.

Irak sınırları içinde de öteden beri sürdüregeldiği işgal girişimlerini daha da genişleterek ve tahkim ederek kalıcı hale getirmeye çalışmaktadır. Sadece Irak sınır hatları değil derinlik açsından da işgal alanlarının kapsamını genişletmiştir.

Son olarak Xakurkê ve Xinêre hatlarına karadan ve havadan girişimi de işgali kalıcı hale getirme maksadıdır.

Türk ordusunun bu işgal girişimleri Irak Devletinin egemenlik hakkının ihlali gibi uluslararası sözleşmelere ve tahammüllere aykırı bir durum olmasına rağmen bu tecavüz girişimleri devam etmektedir. Son işgal girişiminin altında iki ülkenin karşılıklı sıklaşan üst düzey görüşmelerde sağlanan bir konsensüsün sonucu olarak gerçekleştirdiği aşikardır.

Kirli ittifaklar üzerine kurulan işgal girişimi ve Kürt düşmanlığı şimdiye kadar hiç kimseye kazandırmadığı gibi bundan sonra da kazandırmayacaktır. Tam tersine kendilerine zarar verecektir.

Kürtler siyası çözüm, demokrasi, onuru barış dedikçe düşmanları askeri imha dayatmaktan başka seçenek bırakmamaktadırlar.

Yeni savaş senaryoları yazıp sahnelemektedirler.

Öteden beri denenmiş yöntemlerin ısrarla denenmesi halklarımızın geleceğine onarılmaz zararlar verdiği bilinmelidir. Son işgal girişimi, ister İstanbul belediye seçimlerinde üç-beş milliyetçi oy devşirmek için olsun veya başka nedenlerden dolayı olsun her ne maksatla yapılırsa yapılsın aşağılık bir saldırıdır.

Güney Kürdistanlı güçlerin bu saldırıya karşı tutum almamaları ve hatta kimilerinin göz yumması zımni destek anlamına geldiği bilinerek TC’nin suç ortaklığını yapmaktadırlar. Güney Kürdistan’ın iki duayen ismi Mesud Barzani ve Celal Talabani sonrası akrabaları yeni siyasi aktörler olarak, Ortadoğu gibi karmaşık zeminde yöneticilik yapmanın toyluğu içinde iç sorunlara yol açmaktadırlar.

TC bu parçalanmışlık durumu da fırsat bilerek Kürtlerin zayıflıklarını kendisi için güce dönüştürmektedir. Güney Kürdistanlı güçler bu işgale sessiz kalmamalıdır. Güney halkı bu tecavüz girişimine Şeladizê serhildan ruhuyla karşılık vermelidir.

Başkan Apo’ya uygulanan tecridin kırılması için iki yüz gün süren açlık grevleri ve ölüm orucu eylemleri ardından toplumsal uzlaşı beklenirken faşist iktidarın işgal saldırıları gerçek niyetlerini ortaya koymaktadır.

Türkiye halklarının başına musallat olmuş gerici iktidarın savaşa endeksli politikaları her kesime, sadece Türkiye’ye değil bütün bölgeye zarar vermektedir. Türkiye’ye kaybettirmenin dışında hiçbir seçeneğinin kalmadığını yakın gelecekte daha iyi görmek mümkün olacaktır.

Kürtler her ne kadar savaş dilinden uzaklaşmak isteseler de aşağılık bir düşmanla karşı karşıya kaldıkları bilinen bir gerçektir. Güney Kürdistan’ı işgal operasyonu oldu bittilere getirilemez. Türk devletinin bu kirli savaşı kazanma şansı yoktur.

Teknik üstünlüğüne dayanarak, kısa süreliğine bir ilerleme sağlamaları veya kısmı kayıplar verdirseler bile sonucu şimdiden hüsran olduğu bilinmelidir. Kürtlere karşı savaş sadece Türkiye’nin çöküşüne hizmet etmektedir.

Gerilla güçleri bu işgale karşı “cehenneme hoşgeldin” mesajıyla karşılık vereceği kesindir. Toplumsal muhalefettin harekete geçmesi gerekir. Sağa sola saldıran, yayılmacı politikalar güden, kendi çıkarları için bir hiç uğruna askerini ölüme gönderen faşist yönetimin politikalarına dur demelidir.

Demokrasiden yana tavır almak ve sorunları demokrasi mantalitesi içinde ele alarak çözme yöntemine şans vermelidir. Başkan Apo’nun son avukat görüşmesinde de ortaya koyduğu gibi “yumuşak güç araçları” dediği bilgi, politika ve kültürel güçlerle sorunların çözümü esas alınmalıdır. Halkın tutumu kesinlikle belirleyici olmaktadır.

Savaştan medet uman faşist kliğe kaşı halkın gücü harekete geçmesi halinde savaş ve şiddet araçları kalıcı olarak toprağa gömülecektir.(Yeni Özgür Politika. 1 Haziran 2019)

* Cehenneme hoşgeldin

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu