Güncel

“Kürt sorununa savaşla çözüm aramak, derinleşen öfke demektir!”

Türkiye Kürdistanı’nda adeta sömürge topraklarına dönük uygulamalara benzer politikalarıyla Kürt ulusunun direnişini tahakküm altına alma çabasında olan ve bu coğrafyaya dönük barbar saldırılarını hayata geçiren faşist Türk devletinin uygulamalarının başında “kayyum” gelmektedir.

Binlerce Kürt siyasetçiyi tutuklayan, katleden Türk devletinin Kürt halkının kazanılmış haklarına dönük bu saldırganlığı DBP (Demokratik Bölgeler Partisi), tarafından raporlaştırıldı.

DBP, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile T. Kürdistanı’na atanan kayyumlar marifetiyle bölgenin sosyal, kültürel ve siyasal yapısının iktidarın beklentilerine paralel olarak nasıl tahribata uğratıldığını raporlaştırdı.

Rapora göre, geçen yıldan bu yana 2 binden fazla kişi işini kaybetti, 94 belediyeye kayyum atandı, 23’ü kadın 70 belediye başkanı hala hapishanede. “Demokratik Ekolojik Katılımcı Kadın Özgürlükçü Yerel Yönetim Modeli ve Bir Gasp Aracı olarak Kayyum Uygulamaları” başlıklı rapor, kayyumlar marifetiyle son bir yılda zarar gören kişi ve kurumların istatistiğini de çıkardı.

AKP iktidarı tarafından 30 Ekim 2014’te “çöktürme” planı kapsamında savaş kararı alındığı ve bu dönemde Şırnak, Cizre, Silopi, Sur, Nusaybin, Yüksekova, İdil başta olmak üzere birçok kent ve köyün, ağır silahlarla yıkıldığı ifade edildiği raporda; aralarında 368 halktan insanın bulunduğu 2.360 kişinin hayatını kaybettiği ve bu sürede 400 binin üzerinde insanın yerinden edildiği bilgilerine yer verildi.

Raporda; merkezi devlet yapılanmasının, Kürt sorununun çözümünde savaş politikalarını sürdürmekteki ısrarının sistemsel krizin derinleşmesini beraberinde getirdiği ve darbe mekaniği kapsamında 19 Temmuz’da OHAL ilan edilerek ülkenin KHK’larla yönetilmeye başlandığı hatırlatıldı. Rapora göre; yayımlanan KHK’larla 110 bin 971 kamu emekçisi işinden ihraç edildi. Bunun en az % 23’ünü (25.523) kadınlar oluşturuyor. KHK’lerle 25.602 akademisyen ihraç edildi.

5 binin üzerinde dernek, vakıf, okul, dershane, sendika, üniversite ve medya organı gibi kurum ve kuruluş kapatılarak, mal varlıklarına el konuldu. 12 bin gözaltı ve 6 bin tutuklama oldu. Gözaltı ve tutuklamalar aralıksız devam ediyor. 15 Ağustos 2016 tarihinde imzalanan 674 Sayılı KHK ile belediyelere kayyum atama, aynı zamanda belediyelerin taşınır mallarına el koyma ve çalışanlarını görevden uzaklaştırma yetkisinin de valilik ve kaymakamlıklara verilmesinin ardından, DBP’den seçilen belediyelere 11 Eylül 2016 tarihi itibarıyla el konulmaya başlandığı hatırlatıldı.

Kayyum atamaları ile halkın yönetime katılım hakkının gasp edildiği gibi, demokratik siyasete de darbe vurulduğunun altı çizilen raporda; 11 Eylül 2016 tarihinde başlayan kayyum atamalarının, 3 büyükşehir belediyesi olmak üzere, 10 il, 72 ilçe ve 12 belde ile toplam 94 belediyede gerçekleştiği belirtildi. Bununla birlikte kayyumların atandığı hiçbir belediyede meclis toplantısı gerçekleştirilmediği, belediye bütçelerinin de kayyumun keyfine ve isteğine göre yapıldığı ifade edildi.

Raporun sonuç bölümünde ise şu tespitlere yer verildi: “Türkiye’nin, 19 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL ile birlikte KHK’lar ile yönetilmeye başlanması, başta yerel demokrasi olmak üzere birçok demokratik ilke ve işleyişi askıya almıştır. Halkın iradesine el konulmuştur. Uluslararası anlaşmalar ve ülkenin kendi Anayasası hiçe sayılmıştır.

Nitekim Avrupa Konseyi’nin uzmanlık organı olan Venedik Komisyonu’nun Ekim ayında yayınladığı raporda, Türkiye’nin hem kendi Anayasası’nı hem de uluslararası hukuku çiğnediği açık bir biçimde ifade edilmiştir. Raporda, OHAL’in kaldırılıp, KHK’ların iptal edilmesinin demokrasi açısından önemi vurgulanmıştır.”

“Ancak asıl hedefin darbe ile mücadele değil demokratik siyaset olduğu, partimizin Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in, belediye eş başkanlarımızın, binlerce üye ve yöneticimizin; yine HDP Eş Genel Başkanları, milletvekilleri, üye ve yöneticilerinin tutuklanması ile açığa çıkmıştır. Yine DBP’li belediyeler bu darbe sürecinde ağır saldırı altında kalmış, halkın yüksek oylarla seçtiği belediyelere el konulmuştur. Atanan kayyumlar marifetiyle belediyelerimizin halkla birlikte inşa ettikleri, başta kültür ve kadın çalışmaları olmak üzere o ‘yer’e ait olan çalışmalar, ağır baskı altına alınıp, tahrip edilmiştir.

Demokraside önemli bir yere sahip olan yerel yönetimler, kayyum atamaları ve uygulamaları ile büyük darbe almış, iradesi gasp edilen halklar ile devlet arasındaki makas daha da açılmıştır. Merkezi devletin, yıllardır yürüttüğü ‘tekleştirme’ politikaları, halklarda öfke yaratmış, onarılması her geçen gün daha da zorlaşan sonuçlara sebebiyet vermiştir. Tarihsel akış içinde, toplumsal sorunlar, hiçbir döneminde, hiçbir coğrafyada baskı ve zora dayalı politikalarla çözüme kavuşturulamamıştır.”

 

“Tek çözüm yerinden yönetim”

“Ortadoğu coğrafyası gibi kaotik bir coğrafyada, yüzyıllardır çözülemeyen Kürt sorununa, savaşa dayalı politikalarla çözüm aramak daha fazla ölüm, daha fazla gözyaşı, derinleşen bir öfke, onarılması güç toplumsal sorunlar anlamına gelmektedir.

Güvenlikçi yaklaşımlarla soruna çözüm aramak, Kürtlerin açığa çıkardıkları örgütlü iradelerini gasp etmek, çözümsüzlükte ve savaş politikalarında ısrar etme anlamına gelmektedir. AKP iktidarının ve Türk devlet yapısının, yıllardır denediği ve sonuca ulaşamadığı savaşa dayalı politikalarından vazgeçip, eşit ve anayasal yurttaşlığa dayalı, demokratik yerinden yönetim temelli çözümü esas alması, içine girdikleri derin kaos ve krizden çıkmanın tek yoludur.

Bunun için de öncelikle OHAL’in kaldırılıp bütün KHK’ların koşulsuz iptal edilerek, ülkenin normalleşmesinin önü açılmalıdır.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu