Makaleler

Verilmeyen cenazeler ve faşizm gerçeği

Kürt Ulusal Hareketi’nin özellikle Ortadoğu’daki kazanımlarından sonra, Ortadoğu’daki güç dengelerinde değişim baş gösterdi. Özellikle PYD’nin Kobanê direnişinin ardından dünyada meşrulaşma durumu ve TC’nin bölgedeki gücünü kaybetmesi ile bölgedeki politik dengelerin tekrar inşası başladı. Kobanê direnişinden sonra DAİŞ’in bölgedeki etkisinin kırılması ve ABD ve PYD’nin çıkar ilişkisinden sonraki uzlaşmaları, TC’nin pabucunu dama atılmasına sebep oldu.

Özellikle dünya kamuoyunda ve burjuva medyada IŞİD’e ayan beyan yardım ettiği ortaya çıkan, MİT tırlarında yakalanan silahlarından ardından TC devletinin bölge politikası da boşa düşünce TC devleti iyice krize girmiş durumda.

Savaş ortamında ve her türlü artçı depremde yerle bir olan ekonomi de yine sarsılınca, yabancı sermayenin yatırımlarının da çekilmesiyle ekonomide çatırdadı. Suruç katliamından sonra, TC devletinin ülkede bulunan devrimci, demokrat ve yurtsever kesime yönelik saldırıları aslında son çırpınışlarının göstergesi. IŞİD’e yönelik göstermelik operasyonlar aslında TC devletinin ortaya çıkan faturayı muhalif kesime kestiği ortada.

Sözde IŞİD’çilere yapılan operasyonlarda birden çok terörist, çıkarıldıkları mahkemede serbest bırakılmış, daha geçtiğimiz günlerde Antakya’daki Cihatçıların olduğu araç devrilip IŞİD’çiler şehrin içerisine kaçmışlardır.

TC devletiyle ortak yürütülen “Eğit-Donat” kampanyası da, Türkmen komutanı Albay Nedim Hasan ve yardımcısı ile emirlerindeki 18 kişi, El Nusra Cephesi güçlerince kaçırılmıştı. Ortadoğu’ya yönelik her siyasi hamlede eline yüzüne bulaştıran TC devleti, üstüne 7 Haziran seçimlerindeki başarısızlığı da eklenince, saldırı dozajını arttırmış durumda.

Son dönemde ortaya çıkan savaş politikası tırmanmaya devam ediyor. Devlet bir yandan fiziki olarak savaş verirken, bir yandan da savaşın psikolojik boyutuyla halka saldırmaya devam ediyor.

 

Şehitlerimizin cenazesini sahiplenmek devrimci bir görevdir!

BÖG güçlerinin komutanlarından olan Aziz Güler geçtiğimiz günlerde DAİŞ’le girilen çatışmada, şehit düşmüş de devlet birden fazla bahane uydurarak cenazesini ailesin teslim etmemiştir. Düzmece yasalarla cenazenin onaylanmadığını yasallaştırılmaya çalışan, ancak Valiliğinde yaptığı açıklamada sadece başbakanlığın emri olarak ortaya çıkan haberlerde savaşın bir de psikolojik boyutunu düşünüldüğü gösteriyor.

Her devrim şehidinin cenazesi aslında mücadeleye açılan başka bir pencerenin olduğunu devlette çok iyi biliyor. Devrim şehitlerinin aslında sadece naaş olmadıkları, yıllardır verilen bu onurlu mücadelenin noktaları değil, virgülleri oldukları çok net ortadadır. Çünkü her devrim şehidini, devrimci pratiğiyle bizlere öğrettiği birçok şey vardır.

Aynı zamanda her şehit cenazesi faşizme okunan lanet ve hesap sormadaki kararlılığın artmasına neden olduğunu bilen egemenler, cenazeleri vermek istememektedir.

Egemenlerin tek derdi cenazelerle değil. Devrim şehitlerine yönelik sokakta yapılan eylemlere saldırıp gözaltı yapılmaktadır. Şehit düşen, katledilen devrimcilerin cenazelerine sahip çıkmak, aynı zamanda devletin bize dayattığı yasalarında karşısına durma anlamına gelmektedir.

Aynı zamanda yoldaşlarımızın cenazelerini almak için sokakta verilen mücadele ortaya koyulan devrimci iradeyle birçok kez görülmüştür ki direniş başarıyla sonuçlanmıştır. Devrimci mücadele uğruna düşen her canı, sonsuzluğa uğurlamak bizler için yoldaşlık görevini de yerine getirmektedir. 

Aziz Güler ve bütün devrim şehitlerinin cenazelerini sahiplenmek bu konuda mücadele vermek her devrimcinin olduğu gibi bizlerinde en büyük görevlerindendir.

Bu nedenle sokakta yapılan her eylemin devrim adına şehit düşen devrimcinin kendini ifade ettiği örgüt ne olursa olsun devrim için şehit düştüğü unutulmadan sahiplenilmelidir.

Savaşın daha da büyüyeceği, gözaltı ve tutuklamaların daha da artacağı şu günlerde katliamlar da artarak devam etmekte. Cizre’de yapılan saldırının bir benzeri de şimdilerde Bismil’e sıçramış durumda. TC devleti Bismil’de sokağa çıkma yasağından sonra halka katletmeye başlamıştır. Devletin bombalı saldırısı sırasında, attığı bomda bir eve isabet etmiş 8 yaşındaki Elif Şimşek yaşamını yitirmiştir. T. Kürdistanı’ndaki katliamlara bir yenisi daha eklenirken, suçlanan yine Kürt hareketi olmaktadır.

7 Haziran seçimlerinden sonra değişen koşullarla birlikte katliamlar, gözaltılar ve tutuklama furyası başlamıştır. T.C devleti kendine muhalif olan her kesime saldırıp katletmektedir. Yaşanan devlet terörüne karşı Yeni Demokrat Gençlik’te Sokağı mesken tutmalıdır.

Son dönemde özellikle artan Kürt halkı üzerindeki saldırılara karşı mücadele etmeli, aynı zamanda daha fazla Kürt halkının yanında olarak daha fazla Kürdistan’da bulunarak dayanışmayı yükseltmelidir.

Yaşanan her katliamdan ve şehit düşen her gerilladan sonra refleks gösterip eylemler örgütlenmeli ve cenazeler sahiplenmelidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu