GüncelManşet

Yan yana iki mezar

H. Merkezi: Dicle Haber Ajansı’ndan Serhat Yüce ve Dicle Müftüoğlu Sûr direnişinde ölümsüzleşen 2 kardeş, Erkan ve Uğur Burakmak ile Tajdin Gasyak’ı yazdılar. “Yan yana iki mezar” başlığıyla yayınlanan yazıda aileler için de “Gururlu, tereddütsüz ve başları dimdik” denildi. Yazının tamamı şu şekilde:

 

Yan yana iki mezar

Sur şehitleri Erkan ve Uğur Burakmak kardeşler. Aile, yitirdiklerinin acısını pişmanlığın değil, daha fazla mücadelenin gerekçesi yapıyor. Gururlu, tereddütsüz ve başları dimdik.

Omuz omuza direnen, 3 gün arayla doğup büyüdükleri evlerinin karşısında toprağa verilen Erkan ve Uğur Burakmak’ın yaşamları ve arayışları, Kürtlerin Sur’da verdikleri destansı mücadeleyi de anlatıyor.

Silvan ilçesine bağlıŞifqet köyünde yan yana duran iki mezar. Üzerlerine renkli gülleri ekilen ve yan yana oyunlar oynadıkları bahçenin tam karşısında yatan iki kardeşin mezarı. Birbirlerine sevgi ile bağlı olan ve birbirlerinin yolunu takip eden iki kardeş, 9 yıl birbirlerinden ayrı kaldıktan sonra Sur’da yeniden buluştu. Sur ilçesinde yaşanan yüzyılın en büyük kuşatmasına karşı verilen tarihi direnişte yer alırken şehit düşen ve 3 gün arayla yan yana defnedilen iki kardeşin mezarıçocukluk anılarının bir soluk ötesinde duruyor. 

Erkan Burakmak 1984’te, Uğur Burakmak ise 1991’de dünyaya gelir. 12 çocuklu ailenin iki çocuğu olarak büyür Erkan ve Uğur. Erkan, aktif, cesur, güleç yüzlü bir çocuk; Uğur ise sessiz, sakin bir çocuk olarak büyür. Yemyeşil bir köyde büyüyen bu iki çocuk çok da güzel bir dünya içinde doğmazlar. Ailelerinden Mehmet Sofi; ardından Mehmet’in oğlu Murat Sofi ve başka bir akrabaları olan Dr. Zeki Tanrıkulu da katledilir; her ikisinin de mezarları bulunamaz. 

 

Kolu kırılan Cüneyt

Erkan daha çocuk yaşta adalet kavramıüzerine tartışmalar yürütür ve evde bile bir adaletsizlik durumu varsa buna karşıçıkar. 2008 yılının Newroz’unda Hakkari’de polisin Cüneyt Ertuş isimli çocuğun kolunu kırması görüntüsünden çok etkilenir ve kardeşiyle birlikte damda uyuduğu bir gece yıldızlar altında, “Ben aradığım yaşam biçiminin nerede olduğunu biliyorum. Burada bunca zulüm ve adaletsizlik yaşanırken nasıl böyle kalayım. Bunca zulüm yaşanırken bizim normal bir yaşam sürdürmemiz nasıl olur” der. 

 

Yürüyüşte katledilen Mahsun

Üniversite yıllarında gençlik hareketi içinde yer almaya başlayan Erkan, 2008 yılında 8 ay boyunca tutuklu kalır. Bu sürece içerisinde kardeşi Uğur’a yazdığı mektupta, “Özgürlüğe giden yol emek ve çabadan geçer. Sürekli olarak şu soruyu sor; ben kimim? Hep aynı sorunun cevabını ara” talebinde bulunur.

Erkan, 4 Nisan 2009’da Amara yürüyüşüne katılır. Amara’ya gidişlerin yasaklanmasına rağmen alana gitmekte olan halka yönelik saldırıda Mustafa Dağ ve Dicle Üniversitesi öğrencisi Mahsun Karaoğlan yaşamını yitirir. Karaoğlan’ın üniversiteden arkadaşı olan Erkan, arkadaşının yanında yaşamını yitirmesinden çok etkilenir ve 15 Nisan 2009 tarihinde, “Halkım için bir şeyler yapabilirim” diyerek dağların yolunu tutar. Gever ve Lice’de gerillayken, bölgede uyuşturucuya karşı da mücadele yürütür. 

Sur’da özyönetim direnişlerinin başladığı anda ise soluğu burada alır. 

 

Kobanê’ye gidemedi

Uğur da kendisinden 7 yaş büyük olan ağabeyi gibi üniversite yıllarından itibaren gençlik çalışmasında yer alır. İlk olarak Kobanê’de DAİŞ’e karşı verilen mücadele sürecinde buraya gitme yönünde girişimleri olur ancak başarılı olamaz. Kobanê’ye gidemese de mücadeleden vazgeçmez Uğur, Sur’daki direniş başladığı an burada yerini alır. 

 

Ağabeyinin ardından Sur’a…

Ağabeyinin de mücadelesinden etkilenen Uğur, Dicle Üniversitesi Matematik Bölümü son sınıf öğrencisiyken sağlık problemleri yaşamasına ve ailesinin tüm engellemelerine rağmen Sur’a giderek buradaki mücadelede yerini alır. Geçmişte de Sur’u seven Uğur, sokaklarını arşınladığı buradaki gülümseyişiyle çektiği fotoğrafların ardından direnişe katılır.

Dünyada eşine az rastlanır bir direnişin içinde omuz omuza mücadele yürüten iki kardeş, devlet yetkililerinin “operasyon bitti” açıklamalarının ardından katledilir. Uğur Burakmak, Dilber Bozkurt’un da aralarında bulunduğu 7 kişiyle birlikte kaldıkları evin yıkılmasıyla enkaz altında kalarak şehit düşer. Erkan Burakmak ise kardeşinden 8 gün sonra şehit düşer.

Öncelikte Uğur Burakmak’ın katledildiği haberini alan aile, çocuklarının cenazesini defnettikten 3 gün sonra Malatya Adli Tıp Kurumu’ndan gelen haber üzerine Erkan’ın da katledildiğini öğrenir. 

Mezarlarını seyre dalan anne

Köy mezarlığında 3 gün arayla defnedilen mezarlığa 100 metre mesafede olan evlerinin camıönünde yatağı kurulan anne Neşide Burakmak da hasta yatağında bir taraftan karşısında asılı bulunan iki çocuğunun resimlerine diğer tarafta ise evin karşısında bulunan çocuklarının mezarlarına gözyaşları içinde bakıyor. Anne Burakmak, “İkiside birbirlerini çok severdi, her kardeş gibi kavga ederlerdi ama birbirlerini de çok severlerdi birbirlerini sürekli korurlardı” dedi. 

 

Sur yollarını arşınlayan kardeşler

Sur’da direnişi sırasında ablaları Remziye ve Semra her gün ilçede dolaşır ve kardeşlerine ulaşmanın bir yolunu arar. Patlayan her bir bomba ile yüreklerinden bir parça kopan kız kardeşler, kardeşlerinin katledilmesiyle yetinmeyen devletin DNA testi ve cenaze törenlerine yapılan baskıyla işkenceyi yürüttüğünü söylüyor. 

 

Çocukluğumuz bu bahçede geçti

İki kardeşini birlikte oyunlar oynadıkları bahçede anlatan Emin Burakmak, “Çocukluğumuz bu bahçede geçti. Erkan küçükken de çok aktifti, yaratıcıydı, yerinde saymaktansa hep bir şeyleri öğrenmek adına ciddi pratikleri vardı. Yerinde durmazdı hep bir adalet arayışı içindeydi. Büyüdükçe bu adalet arayışı arttı” diyor. 

 

Erkan arayışında netti
Erkan ile ilk kez
üniversite için Erzurum’a gittiği dönemde ayrıldığını anlatan ağabey Burakmak, üniversitenin bitiminde 1 yıl boyunca kardeşine öğretmenlik de yaptığını da söyleyerek, kardeşini “Büyüdükçe onun düşünceleri de olgunlaşmaya başlıyordu. Bunun bu şekilde devam etmemesi gerektiğini biliyordu. Bu konuda netti kendi aradığı adalet anlayışını arama noktasında biraz daha aktifleşti. Üniversitedeki arkadaşlarıyla birlikte çalışma yürütüyordu. Çok yoğun kitap okuyordu. Ben onun değişiminin farkındaydım. Çok hızlı değişiyordu. Yılardır aradığışeyi bulmuş gibiydi. Dağlarda da duyduğumuz kadarıyla adalet arayışıyla buluşmuştu. Gittiği yerlerde köylülerle de bunu sağladı. Hep aynıçizgide üzerine bir şeyler katarak çabalıyordu” sözleriyle anlattı

 

Yapacak çok şey vardı

Kardeşi Erkan’ın ölüme ilişkin söylediklerini de aktaran Burakmak, “Erkan, ‘Biz oturduğumuz yerde de bir göktaşı gelip bizi öldürebilir sadece savaş insanlarıöldürmez. Biz mezarlığın önünden geçtiğimizde birileri trafik kazası geçirmiş, birileri hastalıkla ya da başka şeylerle ölmüştür ama bir şehidin mezarını gördüğümüzde onunla gurur duyarız. Halkı için savaştı ve şehit düştü deriz’ derdi. Bakış açısı böyleydi. Hep bir şeyler kattıüzerine, çalıştı, çabaladı. Yüz dört günlük bir direniş sergilediler. Biz üzgünüz, daha yapması gereken onun açısından çok şey vardı. Çok şey başardığını biliyoruz. Ailesi olarak ondan gurur duyuyoruz. Bu halk için gözünü kırpmadan şehit düştü, son ana kadar direndi. Bu onun savaşı değildi, bir halkın savaşıydı ve o öyle bakardı” diyor. 

 

Uğur da kararını vermişti

Kardeşi Uğur’un da sessiz biri olduğunu ve yaşadıklarının ancak yüzde 20’sini dışarı ile paylaştığını dile getiren ağabey Burakmak, “Karar verdiğinde kimse onu o kararından vazgeçiremezdi” diyor ve Sur için aldığı karardan da vazgeçiremediklerini ekliyor. 

 

Omuz omuza çarpıştılar

İki kardeşinin birlikte savaştıklarını dile getiren Burakmak, kardeşlerinin operasyonlar bittikten sonra da yaşadıklarını belirterek, “İki kardeş Sur’da YPS’de birleşti ve omuz omuza çarpıştılar. Yani çok üzüntülüyüz, bunu değiştiremeyiz ama onların mücadelesiyle gurur duyuyoruz. Mücadelelerini sürdürmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Onlar bir hiç uğruna yaşamını yitirmedi. Özgür, eşit, adaletli bir yaşam için savaştıklarını biliyorum. Düşman yaşamını yitiren askerlerini bundan bin kilometre uzağa defnediyor ama biz Sur’dan çıkarıp burada defnediyoruz. Karşı taraf bir işgal gücü gibi gelip kendi topraklarında gençlerimizin yaşamlarını yitirmesine neden oluyor” diye ifade etti. 

 

Tajdin 17’sindeydi

Hezex’te (İdil) katliam saldırıları başladığında tüm tehditlere rağmen evini terk etmeyen 17 yaşındaki Tajdin Gasyak, “Devlet onurlu bir barış ve özgür bir yaşam hakkı tanımak yerine teslimiyeti dayatan bir sürecin başarısına odaklanmıştır. Hiç kimseye boyun eğmeyeceğiz” diyerek direndi ve şehit düştü.

7 çocuklu ailenin en küçük çocuğu olan Tajdin, Lise öğrencisiydi. Tajdin, sürekli Kürtçe eğitim görmek istediğini dile getirip çevresindekilere de Kürtçe eğitimi tavsiye etmesiyle biliniyordu. Brusella hastalığı olan Tajdin, sıkıyönetim saldırıları başlayınca tedavi olmayı reddedip evinde kalmayı tercih etti. 

 

‘Boyun eğmeyeceğiz’

Tajdin, neden direndiğini şöyle anlatmıştı: “Süreç artık farklı evrelere bürünmüştür. Devlet onurlu bir barış ve özgür bir yaşam hakkı tanımak yerine teslimiyeti dayatan bir sürecin başarısına odaklanmıştır. Devlet her gözlerimizin içine baktığında insan değil ‘terörist’ görmektedir. halbuki biz bu toprakların sahipleriyiz. Bu topraklar da bizim. Onların gözlerinden anlıyorum ki; bizi sokaklarımızdan, mahallemizden ve topraklarımızdan atmak istiyorlar. Buna izin vermeyeceğiz. Biz burada kalacağız. Hiç kimseye de boyun eğmeyeceğiz.”

 

‘Onunla gurur duyuyorum’

Tajdin’in, ısrarla evlerini terk etmemelerini istediği annesi Fahriye Gasyak, bir ömür boyu bu pişmanlığı taşıyacağını dile getirdi. Oğlu ile gurur duyduklarını belirten anne Gasyak, “Çocuklarımız burada bizi savunuyordu. Haklarımızı koruyordu. Bu topraklar bizim. Başka kimsenin toprağında hak iddia etmedik. Baskınlara, tutuklamalara karşı bu barikatlar kuruldu. Çocuklarımızı katlettiler. Evlerimizi yakıp yıktılar” dedi.

 

‘Elbet hesabı sorulur’

Maruz kaldıkları zulme karşı direneceklerini ve boyun eğmeyeceklerini söyleyen Gasyak, “Ne olursa olsun zulüm karşısında direnceğiz. Boyun eğmeyeceğiz. Çocuklarımızın mücadelesini sürdüreceğiz. Davamızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Biz Kürt’üz ve öyle kalacağız. Toprağımızı işgal ediyorlar, biz nasıl duracağız. Bu zulüm karşısında nasıl sessiz kalacak çocuklarımız. Oğlum yapılan zulme karşı artık yerinde duramaz olmuştu. Her gün daha fazla öfke biriktiriyordu. Bu katliamlar kimsenin yanına kalmaz. Elbet hesabı sorulur” diye konuştu.

 

Ben evde duramam

Türk devlet güçlerinin Kürt kentlerine yönelik saldırılara kayıtsız kalmayarak YPS’ye katılan Mehmet Salih Akar, 45 gün sonra Gever’de şehit düştü. Akar, “Sur’da, Cizre’de direnenler varken ben evde kahvaltı yapamam” demişti.

Amed’in Sur ilçesinden 1996 yılında Mersin’e göç eden Akar ailesinin 7 çocuğundan en küçüğü olan Salih Akar, 1999 yılında Mersin’in Tarsus ilçesinde doğdu. Tarsus’ta büyüyen Akar, ekonomik sıkıntılardan dolayı erken yaşta çalışma yaşamına girer; tarlalarda çalışmaya başlar.

 

Herkes tarafından sevilirdi 

Kardeşinin mütevaziliğinden kesitler aktaran ağabey Lütfi Akar, Mehmet Salih’in çevresinde çok sevilen biri, diye anlatıyor. Kardeşinin Sur’da yaşananlardan çok etkilendiğini belirten Lütfi Akar, “Sürekli haberleri takip ediyor. Orada yaşananlara duyduğu öfkeyi çevresine anlatıyordu. O öfkeyle katılım yaptı ve şehit oldu” diye konuştu. 

Akar’ıÇok duygusal ve hep gülen biriydi” diye anlatan eniştesi Kadri Ezer de, “YPS’ye katılmadan kısa bir süre önce bir yakınımızın düğününe beraber gittik. Tüm ısrarlarıma rağmen düğünde halaya girmedi. Buna karşılık olarak da ‘Sur’da Cizre’de o kadar yoldaşımız ölürken ben oynayamam’ dedi. Zaten düğünden sonra bir daha onu göremedim. Sonra duydum ki; YPS’ye katılmış” dedi. 

Akar’ın çocukluk arkadaşı Ahmet Erkaçmaz ise halkının mücadelesine olan düşkünlüğünü dile getirerek, “Sur’da, Cizre’de direnen arkadaşlar muhtemelen aç sabahlıyorlar. Biz ise burada kahvaltı yapıyoruz” dediğini söyledi. Akar’ın kendisine “Kürt halkına karşı seferberlik ilan edildi” dediğini belirten Erkaçmaz, “şimdi onu daha iyi anlıyorum” dedi. 

 

Tarlada birlikte çalıştık

Yaşıt olan yeğeni Doğan Akar ise amcasının çok çalışkan bir insan olduğunu söyledi. Akar, “İnsanlara sıkıntılarını yansıtmazdı; çok içine kapanıktı. Tüm derdini hayvanlara anlatırdı” diyor. YPS saflarına katılım yapacağı gün de tarlada birlikte olduklarını söyleyen yeğen Akar, amcasının beş dakika arkadaşlarla bir şey görüşüp geleceğini söyledikten sonra bir daha dönmediğini ifade etti. O günden sonra amcası Akar’dan bir haber alamadıklarını kaydeden Akar, “Şimdi ise şehit haberi ile birlikte hem gururlandık hem de hüzne boğulduk” diye konuştu.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu