GüncelManşet

“Yoldaşlarımız bize bedenlerini siper ettiler”

20 Temmuz günü TC-DAİŞ işbirliğiyle Suruç’ta gerçekleştirilen katliamın ardından Sarıgazi’deki Yeni Demokrat Gençlik (YDG) okurları, Sarıgazi’den Suruç’a giden, katliamın tanığı olan SGDF üyesi Ulaş Alankuş ile bir röportaj gerçekleştirdi.

YDG: Öncelikle SGDF’nin çalışma tarzı ve kampanya hakkında bilgi alabilir miyiz?

– Kampanya çalışmamız aylardır tartıştığımız bir konuydu. Şubat ayından bu yana nasıl yapacağımız tartışılıyordu. Çalışmaya ise 8 Haziran sabahı, 7 Haziran Genel Seçimleri’nin hemen ardından başladık ve birçok ilde çalışmasını yürüttük.

Başta İstanbul, İzmir, Ankara ardından Kürdistan’da Van, Urfa, Diyarbakır olmak üzere birçok ilde çalışması yürütüldü. Kampanyanın kitleler üzerindeki genel yansımasını ise “Ben de gelmek istiyorum” diyen birçok insanla gördük. Gelemediği halde ise “Ben gelemiyorum ama şu desteği yaparım” diyen insanlar da vardı. Böylece geniş çerçeveli bir yardım kampanyası örgütlendi. Kürtçe kitap toplamaları, çocuklar için oyuncak toplamalar… Zaten şu an en çok gündemleşen toplanan oyuncaklar oldu ama onun dışında ilaç ve kıyafetler de toplandı.

Ardından hatıra ormanı, kütüphane yapımı gibi çalışmalara girişildi. Hatta böyle bir saldırı ile karşılamasaydık eğer, orada hayatını kaybeden Rıfat Horoz’un yapacağı ancak ölümsüzleşmesi nedeniyle yarım kalan müzeyi tamamlayacaktık. Temel çalışmalarımız kütüphane ve çocuk parkı yapımıydı. Paramaz Kızılbaş Kütüphanesi, Sinan Sağır Hatıra Ormanı, Emre Aslan Parkı gibi temel çalışmalar yapmayı planlıyorduk. Çalışmalar bu yönde sürdü ve bu yönde olacaktı.

– Patlama anını bize biraz anlatabilir misiniz? Bugün medyaya baktığımız zaman birçok haber var. Örneğin polisin o anda orada var olan kitleye saldırması, yaralılar hastaneye taşınırken yarattığı zorluklar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Ben yolculuktan itibaren anlatayım. Yolda defalarca üzerimiz arandı ama bu psikolojik bir baskıydı. Üstü aranan arkadaşlarımızla sözlü olarak tartışmaya giriliyordu, rahatsız ediliyorduk. Sürekli kamera kaydı alınıyordu. Amirlerle görüşülüp kameralar kapatılacak dense de kapatılmadı. Hatta yarım metre mesafeyle herkesin yüzünü çekmeye devam ettiler. 1 gün önceden Suruç Kaymakamlığı’na araç plakası ve isim listesi verilmiş; bu tarz bilgiler daha önceden de gitmişti. Otobüsler Suruç girişinde arandı.

Patlama anında ise ilk önce kimse ne olduğunu anlamadı. Zaten yüksek bir ses vardı. Herkes bir yerden ne olduğunu anlamaya çalışıyor bir yandan da kendine gelmeye başlayan yaralıları kurtarmaya çalışılıyordu. Yaralılar ı dışarıya çıkardığımızda hemen ambulansları aradık. Ambulanslar yaklaşık 7-8 dakika sonra geldi ama hastane kültür merkezine yürüyerek 5 dakikalık bir uzaklıktaydı. Zaten ambulanslardan önce akrep ve TOMA’lar geldi. Akrepler ilk önce yolu kapattı. Ardından ambulanslar gelince birçok ambulansın camından içeriye gaz atıldı.Yani doğrudan ambulanslara ve yaralıları öldürmeye yönelik saldırılar oldu. Hastanede ise etraf polis ile doluydu ve sürekli aynı anons yapılıyordu: “İkinci bir canlı bomba tehlikesi olabilir.”

Şunu da eklemekte fayda var: Kampanya başlarında stantlarımızda saldırıya uğrarız diye düşünüyorduk fakat olmadı. İleri süreçte ise bir operasyon bekledik, ama bu da olmadı. Yolda önümüze bir engel koyarlar dedik yolda önümüze bir engel çıkmadı. Hatta araçlardan inince kimliklerimizi istemediler. Kendimiz toplayıp verdik. Sayımızı dahi saymadılar. Ve alana gittiğimizde ise patlamadan sonra şunu gördük; bu devlet bizim standımıza saldırmadı, bize engel olmadı ve operasyon yapmadı. Bu devlet doğrudan bizi katletmeye çalıştı.

32 canımızı aldılar. Hedefleri kuşkusuz daha da büyüktü. Ben de dahil birçok kişinin yaralı kurtulması şehit düşen yoldaşlarımızın bedenlerini siper etmeleri nedeniyledir. Canlı bombanın etrafındaki yoldaşlarımız şehit düştü ve bizler onların bedenleri sayesinde kurtulduk.

suruç katliamı– Peki Amara Kültür Merkezi’ne giriş çıkışlarda herhangi bir arama yapıldı mı? Dikkat çekici şüpheli bir duruma rastlanmadı mı?

– Biz orada yaklaşık 2 saat bekledik. Bunun yarım saati eşyaları içeri taşımakla ardından kahvaltıyla sonra da herkesin kimliklerini toplayıp fotokopi çekmekle geçti. Patlama 12.00’ye 10 kala gerçekleşti ve biz sabah saat 10.00 gibi oradaydık. Kültür merkezi yerel halkın vakit geçirdiği bir yer. Kapı girişinde bir arama olmadı. Çünkü giren çıkan çoktu ve herkesi aramak zordu. Ve biz böyle bir saldırı beklemiyorduk.

Kimlikleri bir yoldaşımız topladı. Biz de kimlikleri geri verip fotokopilerini alıyorduk. Şehit düşen Ezgi yoldaşla beraber gezip soruyorduk, “kimliklerinizi verdiniz mi ?”diye. Ben o canlı bombayla iki defa görüştüm. Görüştüğümü ise patlamadan 2 gün sonra hatırladım. İlk olarak kimliğini sordum verdiğini söyledi. Ardından da 2. seferde SGDF bayraklarını dağıtırken benden bir tane bayrak istedi. Hani bir algı vardır ya DAİŞ’liler için uzun sakallı, kısa saçlı ve bıyıkları olmayan falan. Bunların tam tersine temiz yüzlü, sakalsız, kısa bir şort giymiş üzerinde yeşil bir tişört, bir sırt çantası ve kafasında şapkası vardı. Yani şüphelenilecek birisi değildi. Konuşması ve şivesi de çok düzgündü.

– SGDF’nin ilerleyen süreçte tekrar böyle bir kampanya örgütleme gibi bir planı var mı?

– Bu kampanya sürecinde BEKSAV’ın bu tarz bir kararı vardı. Daha sonra BEKSAV ile bizim kampanyamız birleşti. O gün saldırı sırasında BEKSAV da bizimle birlikteydi. Onlar döner dönmez oyuncak toplamaya başladılar. SGDF’nin ise kadrosunun bir kısmı hayatını kaybetti, bir kısmı ise yaralı durumda ama yaralılar sağlığına tekrar kavuştuğu zaman bu kampanya tekrar örgütlenecek. Devrimci irade hiçbir zaman baskıdan katliamlarla karşılaştığında geri adım atmamıştır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu