GüncelManşet

Yenikapı ruhundan Çankaya ruhuna… Faşizmin ruhunu çağırmaya devam!

Türkiye’nin son 14 yıllık siyaset hikayesi, Erdoğan’ın iktidarı nasıl tek elde, topladığını gözler önüne seriyor. Çırak-kalfa-usta metaforuyla geçen dönemini, mağdur söylemiyle ifade eden Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından içinde kalan ukdeyi de yerine getirmiş oldu. Yasama, yürütme ve yargıyı ağzından çıkacak iki kelimeye bakacak şekilde uyarlayan, Hitler’in ruhuna fatiha okutturan Erdoğan, ezilenleri, ötekileştirilenleri yani kendinden olmayanları baskı altında tutmak için darbe girişimini fırsata çevirdi. Darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte devlet kurumlarına yapılan tüm müdahaleler de bu fırsatın yapı taşlarını oluşturdu. Bu fırsat, ezilenler cephesinde faşist uygulamalara sahne olurken egemenler cephesinde derinleşen siyasal krizi aşma çabası olarak devam ediyor.

Kutsallaştırılan “birlik ve beraberlik”

2013’te gerçekleşen Gezi İsyanı, AKP iktidarı tarafından bir histeriye dönmüşken klik dalaşının yansıyan 17-25 Aralık kasetleri, dosyaları halkın emeğini nasıl ayakkabı kutularına doldurduklarını ortaya sermişti. Zaman ilerledikçe de Erdoğan ve şürekasının çalan çanları Amed, Mersin ve Adana patlamalarıyla kitlelerde “terör” paranoyasının tekrar yürürlüğe sokulmasıyla ertelendi. Topluma “birlik ve beraberlik” çağrıları yapılarak siyasi kurnazlıklarını her zaman olduğu gibi gündeme getirerek çıkmaz sokaktan kurtulmaya çalıştılar.  Yenikapı ve Çankaya ruhu da bu durumu somutlayan en güncel örneklerdir. Halka dönük tüm saldırıların meşrulaştırıldığı, devlet bekasının korunmasının mutabık kılındığı bu çatı organizasyonları, faşizmin yeniden tesisinden öteye geçmiyor.

Öyle ki AKP iktidarının yıllardır sürdürdüğü mağduriyet söylemi de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından “birlik ve beraberlik” çağrıları, yaratılan yeni kahramanlar ve sembollerle halka dönük saldırıların meşrulaştırılmasını ortaya çıkardı. Ezilen halklara tüm baskı araçlarıyla saldıran egemenler, kendi içinde yeni bir ittifak zemininde, “mağduriyet” söylemini, günahlarından arınmaya yönelik oluşturdukları algıyla, TC devletinin ruhuna uygun faşizmle yeniden inşa etti. Yenikapı’da “Demokrasi ve Şehitler” adıyla düzenlenen miting ve Beşiktaş patlamasının ardından Çankaya’da bir araya gelen hakim sınıflar, sistemin restorasyonu zemininde devletin bütünlüğünün ve varlığının yeniden tesis edildiğinin ilanı olarak kirli ittifakın biri giderken yeni ittifaklar oluşturduğunu bu anlamıyla göstermiş oldu. Aynı zamanda, gerici hakimiyetlerini sürecin ruhuna uygun, faşist niteliklerine göre inşa etmek anlamıyla, Yenikapı ve Çankaya’da, kutsallaştırılan “birlik ve beraberliğin” özü de budur.

Medet ummak!

Yenikapı ve Çankaya mutabakatlarına baktığımızda her ne kadar kendini AKP karşıtçılığı üzerinden var etmeye çalışsa da kuru gürültüden öteye geçmeyen bir CHP’yi görüyoruz. CHP bu durumunu sosyal-demokrat söylemlerle perdelemeye çalışsa da bu ülkede faşizmin kalesi olarak misyonunu yerine getirmeye devam ediyor. Erdoğan KHK’lerle ülkeyi çılgınca yönetirken, dokunulmazlıkları kaldırıp eşbaşkanlar dahil onlarca milletvekili ve parti yöneticisini hapse atarken, gazeteleri, dergileri, TV ve radyoları kapatırken CHP’nin sosyal-demokrat ifadelerinin çok da gerçekçi olmadığını görmüş olduk. Onun içindir ki “küçük burjuvazinin sol kanadı” olan CHP’den hala halka dair çıkar bekleyenler, faşizmin restorasyonunda üstüne düşen rolü eksiksiz bir şekilde yerine getirdiğini göremiyor/görmüyor.

Bunun yanında da kafatasçılığıyla bilinen MHP, her daim devlet bekası tutumuyla da kendi çizgisinden şaşmaz bir şekilde koltuk değneği olmaya devam ediyor. Bu durumu Bahçeli şu sözlerle ifade ediyor: “Bu belediyelere karşı eğer bir terörle mücadele esas alınmışsa yapılan doğrudur. İsterse Milliyetçi Hareket Partisi belediyesi de olmuş olsa yapılan doğrudur.”

Karar verelim!

Egemenler cephesinden verilen mesaj net iken, klikler arasındaki çatışmalar dahil ezilen, sömürülen ve muhalif güçlerle var olan toplumsal çelişkiler daha da derinleşirken, hedeflerimizi yerine getirmemizdeki tek engeli ortadan kaldıralım. Karar verelim!

Yoksa yürürlüğe sokulan Kanun Hükmünde Kararname’lerle işçi ve emekçilerin hakları budandıkça budanacak. Kadınlar ve LGBTİ’ler bu süreçte öncekine oranla misliyle saldırıya maruz kalacak. Keyfi gözaltı ve tutuklamalar yerine sokak infazları, gözaltında kaybetmeye dahası toplu katliamlara kadar devam edecek. Gözaltı ve tutuklamalarla sindiremediklerini hapishanelerde baskı altına alarak şiddeti arttıracaklar. Kürt halkına yönelik imha, inkar ve siyasi soykırım saldırıları hızını artıracak!

Karar verelim! Son olarak 22 yıldır girilemeyen vadiye girmeye çalışan TC ordusunun kapıda uğradığı hezimeti yaşatanlara verilen sözleri “unutmadan” karar verelim!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu